Bölüm 10

918 169 77
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... BUGÜN SAAT 14.00 E KADAR 50 YORUM YAPARSANIZ YENİ BÖLÜM GELECEK...

YAZAR NOTU: BU BÖLÜMÜ @Smervekan'a HEDİYE EDİYORUM. ÇABAN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM :)


Cesetlerin üzerinde oturuyordu. Orada yirmi kadar insanın ölü bedeni vardı ve her birinin kanları da ruhları gitmişti. Bir dizini kendisine doğru çekmişti ve karanlık bir ifadeyle ona bakıyordu.

Genç kadın doğrularak oturdu ve gözlerini ona dikti. O anda fark etti ki ilk defa korkmuyordu. Aksine karşısında hiç olmadığı kadar sakindi. Bir şekilde kendisini öldürmemişti. Bu yapmayacağı anlamına gelmiyordu. Sadece bir şeyler onu engellemişti.

Değişik mi hissediyordu yoksa öncekiyle aynı mıydı? Emin olamıyordu ama sanki her şey çok daha parlaktı. Bütün renkler ve geri kalan her şey. Gözlerinin önünde duran bir perde kalmış gibiydi. Bir de kokular vardı. Ölen insanların kanlarının kokusunu hala duyabiliyordu ve onun is kokusunu...

Sessizlik uzadıkça uzadı ama ikisi de bakışlarını birbirinden çekmedi. Ta ki hala hayatta olan iki insanın sessiz çığlıklarını duymaya başlayana kadar. Anna Maria, başını çevirdiğinde duvara görünmez bağlarla bağlanmış iki insan gördü. Her ikisinin de ağzı yoktu. Ancak boğazlarından gelen sesleri duyabiliyordu.

"Gürültüden hoşlanmıyorum" dedi en sonunda Astaroth. "Sessizlik daha güzel geliyor"

İlk defa nerede olduklarını biliyordu. İzlanda'dalardı. Onun yeniden dirildiği mezarda. O şeytan oymasına bağlanmış bir kadın ve bir erkek vardı. Manidar duruyordu doğrusu. "Benim için mi?"

Astaroth buna karşılık sadece başını salladı. Hala karanlık bakışları onun üzerindeydi. Siyah saçları kızıl gözlerini gölgeliyordu. Ancak parlamalarına engel olamıyordu.

Anna Maria, hareket etmek konusunda isteksizdi. Bu taş lahidin üzerinde bir bebek kurban edilmişti. Bu lahidin üzerinde onunla savaş vermişlerdi. "Beni aldın gerçekten de"

Kimseyi almamıştı. Sadece dönüşeceği şeyi görmek istemişti. Gitmek isterse... Bilmiyordu, Astaroth onu bırakmak isterse gidebilirdi. Ama önce her şeyi görmesi gerekiyordu. Belki de onu bırakmanın iyi bir sebebi olmayacağına emin olurdu. "Yedi prens var" dedi en sonunda. "Cehennemde toplamda yedi prens var ve sen benim isimlerimden birini zikrettin. En çok bilinenleri değil en az bilineni dile getirmeyi seçtin. Neden?"

En çok bilineni Mammon'du. Aklına gelmişti de. "Astaroth'un kaderi değiştirme gücü var" dedi en sonunda ezberden. "Sen, Elizabeth Vitkova'nın kaderini değiştirdin"

O kadın cehennemdeki pek çok yaratığa yalvarmıştı. Yaptığı şeyin farkında bile değildi. Astaroth, bunu sadece bir fırsat olarak görmüş ve değerlendirmişti. Bir damla kan onu bugün oldukları yere getirmişti. Evet, Astaroth'un kaderi değiştirme gücü vardı ama o kaderin nereye gideceğine karar veremezdi.

"İnsanoğlunu etkileyen tek şey kibir" dedi en sonunda. "Ben sadece ona kibir verdim. O da kaderini yeniden yazmamı kabul etti."

Demek olan bitenin hepsi buydu. Gerçekten de duydukları kadarıyla Elizabeth'in kibri boy ölçüşemeyecek bir boyuttaydı. Her ne ise de herkesin kaderini etkilemişti bütün bunlar.

Genç kadın ayağa kalktı. Dönüştüğünden beri ilk defa kendisini aç hissetmiyordu. Dahası ilk defa ona doğru giden kendisiydi. Her zaman Astaroth onun yakınında duruyordu. Onu korkutmak ya da ona zarar vermek için. Ancak bu sefer Anna Maria, bunu yapıyordu.

LANETLİ EVLİLİKLER FİNAL KİTABI- LANETLİ CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin