17/YARA

132 8 0
                                    

.
.
.

"Zamanın değiştirmediği kişi."

❤️‍🩹


Herkesin bir celladı vardır. Bazen o kadar uzakta değildir. Dibimizde olan kişidir.

Gülşen hanım sadece benim değil o gün oğluna da içten içe kıymıştı. Ben zaten hiç bir şeydim. Ne öncesinde ne sonrasında...

"Ne işin var burada anne?" Ferhat Kozun ve ailesinden ayrılıp eve girer girmez ilk sorduğu soru buydu. Engin'in burada olmasından memnun olmadığını aşikârdı.

"E hiç gelmedin, görev görev bende zorla da olsa öğrenip seni görmeye geldim." Dedi ve bana yavaşça baktı. Oğlu ile konuşurken ki ılımlı ışıltılar yoktu, Ceylan görmüş aslan gibi bakıyordu bana.

" İyi ki gelmişim, bu kız neden seninle oğlum?"Dedi tekrar oğluna dönerken ama bu sefer Engin bana döndü. Yorgun bir iç çekti. Onca sene geçse bile bazı davranışlarının altında olanların aslını anlıyordum. O da anlıyordu.

"Anne beni sorguya çekemezsin. Görev bu." Dedi annesine dönerek.

"Öyle mi, peki oğlum aman sen iyi ol yeter ki. "  Gülşen hanım sen iyi ol yeter ki kısmını bana küçümseyici bir şekilde bakmıştı. Öfkem ortaya çıkmak istiyordu ve davranışları odun atmak dışında bir şeye yaramıyordu. Zaten istediği de oydu.

"Ben yukarıdaydım." Dedim. Arkamdan Engin'in sesini duyuyordum.

"İşime karışma Anne, gördün beni git." Diyordu ama daha fazlasını duymadım, istemedim de. Odama çekilip sırt üstü yattım.

Hayat hep böyle mi olacaktı? Görmek istemediğimizi burnumunuzun dibine sokarak, duymak istemediklerini kulağımıza ulaştırarak. Üzerine bant çektiğimiz her yaranın bantını anı gelip hızla çekerek tekrar kanatarak.

"Tanrım, nolur sen yaralarımı gizle." Diye boş, beyaz tavana bakarak dedim. Sol tarafa ağırlığımı vermeyi düşünüp, cenin pozisyonu almak istedim ama tıklatılan kapım ile sırt üstü yatışımı komple bozdum ve ayağa kalktım.

"Leyla..." ses Enginindi. Kaç dakikadır o boş, pürüzsüz tavana bakıyordum bilmiyorum ama Engin'in benle konuşma durumuna gelecek kadar bakmış olmalıydım.

Bekletmeden gittim ve kapıyı açtım. Direkt boynu ile göz göze geldim. Acelesizce gözlerine çıkardım gözlerini.

"Evet?" Dedim. Söyleyeceği sözler neydi az çok tahmin ediyordum. Annesini takmama mı, bunun aslında olmaması gerektiğini annesinin davranışlarını hoş bulmadığını falan. Biliyordum.

"Annem, kahvaltıdan sonra bırakacağım. Haber vermek istedim." Dedi sesinde garip bir tını vardı. Gülşen hanımla kahvaltı? Olsun. Onun benim üzerinde bir tefsiri olmadığını ona hissettirebilirdim.

"Anladım." Dedim.

"Üzgünüm." Dedi. Cümlesi, gözlerimin gözlerinde kalmasını sağladı. Mavi gözleri yorgun duruyordu. Gülşen hanım gibi bir anne tabi ki yorardı.

"Sorun değil. Kahvaltı hazırlasak güzel olur şimdi çünkü açıktım." Dedim. Kapının önünde durduğundan küçük bir kıyıdan geçip arkasında kaldım. Merdivenlerin başına giderken Engin bir daha konuştu.

"Özür dilerim." Dedi. Üzgün olduğunu belirtmişti. Bu özür başka bir şey içindi.  Geç kalınmışlıkların özürüydü.

Dönüp Engine bakmadım. Merdivenleri pıtır pıtır inerken sadece onu çağırdım.

YARAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin