.
.
."Sirenler senin için ötüyor."
❤️🩹
Saat akşam sekiz yirmiydi. Abim, ben ve Engin bir koltukta oturmuş, bahçeyi izliyorduk. Hiç birimizden bir tek fısıltı bile çıkmıyordu. Tüm odağımız, beklenen anı izlemek için camdaydı.
Engine gelen telefon ile kısa süre sonra buraya polis memurlarının Ferhat Kozunu göz altına almaya geleceklerdi. Büyük bir adım değildi belki dıştan bakılınca ama aslında öyle görülüdüğü gibi değildi. Böyle yakın zamanda yediği hatlardan birisi karşısına çıkınca her türlü bir hata veya bir açıklık verecekti, vermeliydi.
Polis aracının yaklaştığını belli eden siren sesleri siteye gelince ayağa kalktım. Çoktan bir kaç adım atıp balkonun camından iki adım uzak olan Engin'in yanına gittim. Şimdi daha rahat bir şekilde kırmızı,mavi ışıkların duvarlara yansımasını gördüm. Bir dakika içinde siteye giren polis araçları, Ferhat Kozun'un kapısının önünde durdu. En öndeki araçtan inen iki kişi Eray ile Ali'ydi. Silahlarını bellerine takıp ikişer, üçer adımla kapıya gittiler. Kapıyı daha çalmadan kapı açılmıştı. Ferhat Kozun demek ki seslerle birlikte polis araçlarının yolunu gözlemişti. Gül hanım kapıda, Ceylana sarılırken, hemen sağ çaprazlarında duran küçük oğlan Mert vardı. Serkan, babası ile evden çıkarken, Mert elinde tuttuğu kulaklığı takarak arkasını dönüp gitti. Sanki babasını polisler almamış gibi...
Belki de bu sahneye alışkındı.
Meraklı iki üç komşumuz bu taraflara gelirken, Ali ve Eray, Ferhat Kozunu alıp götürüyorlardı. İç çekip geri döndüm. Abim koltukta durmuş bizi izliyordu, daha doğrusu dik dik bakarak izliyordu.
"Ne kadar kalır karakolda?" Dedim abimin karşısında ki üçlü koltuğa otururken. Duyduğum adım sesleri Engin'in de balkon camından uzaklaştığına işaret ediyordu.
"Üç beş avukatla gezen biri, bu gece kalır ama yarın geceye sanmıyorum. Arkası sağlam." Demişti. Adım sesleri arkamdan bir yerlerden gelirken omzumun üzerinden olduğu yer baktım. Mutfak girişindeydi.
"Ne yapıyorsun?" Dedim.
"Bu görüntü üzerine güzel bir yemek iyi gider diye düşündüm?"Dedi o da bana neden sorduğumu sorgularcasına.
"Yemek yok ki." Dediğimde, bir oflama sesi duyuldu aramızda. Abimdendi.
"Yemek yoksa oradan üç lahmacun söyle sen bana, siz de ne yiyorsunuz yiyin." Dedi ve ikili koltuğa boyunun uzunluğuna rağmen yattı.
"Misafiriz ama bir bakım göremedik." Dedi. Komik bir şaşkınlıkla Engine döndüm. O da kollarını göğsünde birleştirmiş abimi izliyordu.
"E o zaman bana da üç lahmacun söylersin usta." Dedim.
"Söylerim ustası söylerim." Dedi ve mutfağa gitmekten dönüp, yanıma oturdu. Telefondan bize yemek söylerken, bende merakla ayağa kalktım. Pencereye gittim ve gözlerimi direkt Ferhat Kozun'un evine diktim. Bakışlarımın ilk dikkatini çeken, Ferhat Kozun'un en küçük oğlu oldu. Kapıdan çıkıp merdivenlere oturarak kulaklıklarını taktı. Bu çocuk hiç mi etkilenmiyor veya umursamıyordu? Ya da müzikle olanlardan mı kaçıyordu? Çözememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARA
General Fiction"Kabul mu ettin?" Arkamdan gelen sesi ile ilk irkildim sonra bıtkın bakışlarla ona döndüm. Kollarını gögüsünde toparlanmış ve kol kaslarını iyice ortaya çıkarmıştı. Önceden bu kadar yoktu. "Mecbur kaldım. Yoksa sana meraklı değilim." Dedim. Dilini d...