18 yaşında bir çocuk. Yeni bir şehirde tek başınaydı. Annesini yeni kaybetmiş, büyüdüğü şehirden annesinin küllerini ve babasını arkasında bırakarak ayrılmıştı.
Seokjin yoldan akıp giden kalabalığı izlerken iç çekti. Valizini dizinin yanına koymuş, bir bankta oturuyordu.
Kafasında bu gün için yüzlerce plan yapmıştı ama şuan aklında hiç bir şey yoktu.
Bildiği tek bir şey vardı şuan.
Hiçliğin ortasında kalmıştı.
Etrafında bir sürü insan, bir sürü olay vardı ama Seokjin ilk defa geldiği şehirde üzerindeki t-shirtle birlikte titrememeye çalışarak oturuyordu. İlkbaharda havanın bu kadar soğuk olması bile Tanrının onu sevmediğini gösteriyordu.
İnsanlardan bazıları Seokjine dik dik bakıyor, yanındaki kişiye bir şeyler söylüyor sonra da gidiyorlardı. Herkes bu çocuğun valizle neden bir bankta oturduğunu sorguluyordu kendince. Bazıları ise ne kadar yakışıklı olduğundan bahsediyordu.
Seokjin istasyonda üzerindeki cenaze kıyafetlerinden kurtulmuştu. Belki içindeki yalnızlık biraz azalır sanmıştı fakat annesini hatırlatan son şeyler gidince Seokjin daha da yalnız hissetmişti.
Hayatı boyunca ilk defa başka bir şehirdeydi. Küçükken gelmiş olabilirdi ama hatırlamıyordu. Babası ve annesi bir yere giderlerken Seokjin evde kalırdı çünkü Seokjin babası tarafından istenmeyendi.
Öz babası tarafından.
ilkbahara rağmen hafif soğuk olan hava sanki Seokjini daha da batırmak istiyormuş gibiydi. Rüzgar üzerindeki siyah t-shirtü uçuştururken siyah saçları da ona uyumlu hareket ediyorlardı.
" Omma bak! " önünden geçen bir çocuk Seokjini parmağıyla gösterip bağırmıştı. Seokjin anlam veremeyerek çocuğa bakarken çocuğun elinden tutan annesi -annesi olmaya da bilirdi kadın büyük duruyordu- Seokjine döndü.
" Songjin-ah çok ayıp, kusura bakma oğlum. " yaşlı kadın Seokjine gülümseyip başını eğdi. Seokjin de saygıyla başını eğip hala kendisine bakan çocuğa gülümsedi.
Çocuk Seokjin gülümseyince genişçe gülümseyip el salladı. Seokjin onlar giderken boş boş baktı ardlarından. Çocuk ne için öyle bir şey demişti ki? Kafasını hafifçe yana eğip sorguladı. Aklına mantıklı bir şey gelmeyince iç çekip telefonu çıkardı.
Belki bir emlakçı bulurdu, belki bir otel, pansiyon-
" Sikeyim seni aptal herif! Git kimde kalıyorsan kal bir daha gözükme gözüme. " yoldan geçen sinirli bir genç bağırarak telefonla konuşunca Seokjin söylenilenleri istemsizce üstüne alındı. Sanki bu sözleri babasının ses tonuyla duyuyordu.
Üzerinde esen rüzgara tezat siyah sıfır kollu bir t-shirt vardı. Lacivert saçlarını sinirle geriye tarayıp telefonu karşısındaki kişinin yüzüne kapattı. Kulağındaki küpeler sinirle gökyüzüne bakınca sallanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
intertwine | jinkook
Fanfictionyou are my lullaby #topjungkook #bottomjin #jinkook Jinkook 1. 04/02/23 Jinkook 1. 13/05/23