Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kaybettiğin birinin küllerine bakmak kadar acısı yoktu. Onca insanın külleri arasında hayatında en değer verdiğin kişinin küllerini de görmek tüylerini diken diken ediyordu. Çünkü o külleri görünce anlıyordu insan, dönüşü yoktu. Bir daha geri gelmeyecekti annesi.
Geceleri kabuslarla ağlarken kimse saçını okşamayacaktı. Ona saldıran insanlardan haberi olmasa da annesi korumayacaktı.
Çünkü artık annesi yoktu.
Mezuniyetine, ilk iş kutlamasına, belki düğününe gelecek bir annesi yoktu. Bir daha olmayacaktı. Kimse annesinin yerini dolduramazdı. Ne kadar iyi insanlar olsa da kimse annesinin oluşturduğu boşluğu doldurmazdı.
Seokjin sessizce ağlıyordu, annesinin küllerini kucağına almıştı. Küllerinin olduğu beyaz porselen kavanoza sıkıca sarılmış, sessizce ağlıyordu.
Jimin bir şey yapmak istese de ağlayarak izliyordu Seokjini. Yapabildiği tek şey arada omzunu sıvazlamaktı.
Seokjin sınavı kazandığını anlatmış, Jiminden bahsetmişti. Jimin de bir kaç şey söylemişti, en başta ne kadar sakin olsalar da şimdi ikisi de ağlayan bir karmaşaya dönmüştü.
Jimin hıçkırarak ağlayan bedene kırık kalbiyle bakıyor, kapıda beklediğini bildiği adamı dövmemek için kendini tutuyordu. Çünkü Seokjinin söylediği şeyler kalbine birer birer saplanıyordu.
' Sen hayattayken yakınlaşmamıza izin vermedi, şimdi de bana karışmaya çalışıyor anne. '
Seokjin kalbinde hissettiği acıyı geri atmak için kavanoza daha sıkı sarıldı. Göz yaşları beyaz porseleni boyarken yalnızca ağlayabiliyordu. Annesini üzmek istemezdi ama bir kaç haftadır bu günü bekliyordu. Annesinin ölümünü şimdi kabulleniyordu.
Çünkü kazandığını söylediğinde annesi o çerçeveden çıkıp sarılmamıştı ona. Saçlarını okşayıp anlını öpmemişti.
Buz gibi hissediyordu.
Kapının önündeki adam ağlama seslerini dinliyor, Seokjinin geleceği bilincinde yanında getirdiği mektubu avcunda sıkıyordu. Elbette bu çocuk sınav sonuçları açıklanır açıklanmaz buraya gelecekti. Eşi her zaman Seokjinin başarılı olmasını ve evden kaçmasını istemişti.
Çünkü biliyordu içten içe karısı her zaman ondan kaçmak istemişti. Kendisi yapamayınca o eve doğan oğlunu yollamak için can atmıştı.
Biliyordu, en sonunda kaçma isteğinin kabul edildiğini. Tanrı onun isteğini kabul edip yanına almıştı. Fakat biliyordu ki eşi Seokjini yalnız bırakmak istemiyordu.
Tek derdi oydu zaten ölmeden önce.
Fakat şimdi görüyordu. Seokjinin yanındaki lacivert saçlı oğlan onu yalnız bırakacağa benzemiyordu. Yumruğunu havada tuttuğunda görmüştü çocuğun gözlerindeki koruma duygusunu.