Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
_
Seni bulmak ve seninle konuşmak istiyorum Bugün seni daha çok tanımak istiyorum
_
Tek taraflı yıkım değildi yaşanan, İki taraf da yıkılmıştı. Biri aşkını kaybetmenin acısını çekiyor, diğeri ise onu bırakmak zorunda olduğu için acı çekiyordu.
Birbirlerine duydukları sevgiyi kimse tarif edemezdi. O kadar büyüktü ki o sevgi, o kadar fazlaydı ki kalplerinden taşmış, ikisini de o sevgide boğmuştu.
Aşkın bataklığına saplanmışlar, ellerini dışarı çıkmak için bataklığın dışına uzatıyorlardı. Fakat ikisi de farkında olmadan bataklığın altında birbirlerini sımsıkı tutuyor, yüzeye çıkmalarını engelliyorlardı.
Bitmek için çırpınan bir aşk vardı. Fakat bu sevgi onları öyle kolayca bırakamazdı. Birlikte geçirdikleri günler toplanıp çığ oluyor, bataklığın üstünü tamamen kapatıyordu. Her bir güzel anıları kalplerinde çiçek açtırıyor, kötü anıları o çiçeklere zarar veriyordu.
Bir döngü içindeydiler. Ne zaman biteceğini kimse bilmiyordu fakat bitmek zorundaydı.
O yüzden gidiyordu Jungkook.
Bu döngünün daha fazla uzamasına gerek yoktu. Daha fazla acıya yer yoktu. Her şeyi bırakıp gidecekti.
Evde tıkılı kalan annesini, bir kez bile tedavi olmayı kabul etmeyen babasını bir kere bile görmeden gidecekti. Eşyaları hazırdı, biletleri hazırdı, kalacağı yer hazırdı.
Fakat kendisi hazır değildi. Bir tarafı hala Seokjinin yanına gitmek, ona her şeyi anlatmak istiyordu. Fakat Jungkook o kadar cesur muydu ki? Yaşadığı onca şeyi en başından anlatacak kadar cesur muydu? Diğerinin yeniden yıkılışını görecek kadar cesur muydu?
Seokjinin hayatına yeniden girip, onu bataklığın en dibine çekecek kadar cesur muydu?
Değildi, hiç bir zaman olmamıştı da. Namjoon Hyunguna anlatması bile yıllar sürmüş, diğerinin zoruyla anlatmıştı her şeyi.