"Kötülük ve iyilik tek bir şeydir, parçalanamaz. İyilik, kötülükten ayrı değildir."
-Zülfü LİVANELİ-
Mavinin Yeşili
Bölüm: 29- Yaradan Sızan Kan Damlaları
Beklerken geçip gidemeyen zaman içerisinde kişi ister istemez hayatını sorguluyordu, bunu birçok kitapta okuyan genç kadın ilk kez bunu yaşıyordu. Genç adam ona ilkleri yaşatıyordu ve bu da o listeye eklenen bir diğer maddeden sadece bir tanesiydi.
Derin, nasıl tanıştıklarını düşünürken buldu kendini, bir yandan da bir projektörmüş gibi Emre'nin baygın gözlerine bakıp geçmişin yaşanmışlıklarına kaptırdı kendini. Genç adamın kapalı gözlerinde tekrar aynı şeylerin yaşandığını gördüğü için mavi gözleri daldı ve olduğundan daha fazla koyulaştı.
Ne çok korkmuştu Derin, Emre Ceylin'i yanına alır diye aklı çıkmıştı ama kızı için buna mecbur kalmıştı. Duyguları maalesef ki bu masada yer almıyordu, onları bir kenara bırakması gerekmişti. Yine de Emre'nin onu yanına almak istememesi hakkı olmasa bile yüreğine su serpmişti. Bencilce olduğunu biliyor, farkına varabiliyordu ama onsuzluk bundan daha ağır gelmişti.
Derin, içinde yaşadığı zıt duygularla cebelleşiyordu çünkü diğer yanı da babası ile büyümesini, onu tanımasını istiyordu. Ne büyük bir imtihandı bu da, kızı için doğru bir karar vermesi gerekiyordu ama bütün kararları uçurumun sonuyla sonuçlanıyordu.
"Teşekkür ederim," diye fısıldarken buldu kendini. Bunu yapmayı istememişti, içinden geldiği için bunu söylemişti. Ondan sakladığı, içine gömdüğü çok şey vardı. Onunla açıkça bunları konuşamazdı ama durumundan faydalanabilirdi, bu sayede de vakit geçmiş olurdu zira Hakan Bey'in yanlarına ne zaman geleceği ya da onları bulabileceği belli değildi. Etraftaki köy sayısı ve yürüdükleri mesafeyi düşünen genç kadın hemen bulunamayacaklarını tahmin edebiliyordu.
"Ceylin'i benden almadın," dedi. İtiraflarına bir yenisini daha ekledi. "Aslında bir ailesinin olmasını çok dilemiştim, çıkıp gelmelerini," burukça gülümsediği için cümlesi yarım kaldı. "Onu almalarını hayal ederken de ömrümden ömür gitmişti," ağzından çıkan buhar, etraftaki soğuğu bir kez daha gözler önüne seriyordu. Genç kadın bedenine kollarını sardı ve genç adamın üzerine örttüğü battaniyeyi düzeltti. Rica ederek aldığı battaniyenin bir kısmı kan olmuştu. Kuruyan kan kokusu burnuna doluyordu.
Duvara yaslı olan bedeni yavaşça kendine yaklaştırdı. Emre rahat edebilsin diye başını kendi dizlerine yasladı. Ona bu kadar yakın olmak, kalbine korkuyu pompalarken bu sefer de aşkın verdiği heyecan duygusunu da içine ilave ediyordu. Genç adamın kuruyan dudaklarında gezindi gözleri, yanına aldığı suyu hatırladı ve kapağını açtı.
Emre'nin başını dikleştirdi, "Biraz su iç," dese de genç adam kendinde değildi. Kaybettiği onca kan, yürüdükleri onca yol bedenindeki bütün enerjiyi vakum misali çekip almıştı ellerinden. Bu yüzden nefes dahi almaya hali yoktu, Derin'in konuşmaları uzaktan, uğultulu bir şekildeymiş gibi ulaşıyordu kulaklarına. Her zaman dik olan omuzlarını kaldıramıyor, gözlerini açamıyordu. Aciz olmak, birine muhtaç olmak, ona göre şeyler değildi fakat genç adam şu haldeyken kolunu kaldıramazken bunu düşünemiyordu ama intikamını da alacağını çok iyi biliyordu genç kadın.
Bu girişimi sonuçsuz kalınca Derin şişeyi kapatarak yanındaki boşluğa bıraktı. Genç adamın kanaması durmuştu ama durumu iyi değildi. Bir eli bileğinde olduğu için kalbinin hala daha attığını görebiliyordu. Bunun yüzünden hızla bedenine yayılan kaybetme korkusunu genç kadın konuşarak kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. "Ceylin ile gelecekte ne yaşarsınız bilmiyorum fakat bazen ona gerçek babası olduğunu söyleyip söylememek arasında gidip geliyorum," yutkunamadı Derin, ellerini onun bedenine sararken çenesinin titrediğini hissetti. Ne yaşaması gerektiğini o da bilemiyordu. Her şey üst üste geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Yeşili (Anlaşmalı Evlilik) -Askıda-
Ficción General(İki kitap tek bir kitap içerisinde yer almaktadır. Ek olarak bir başka kitap paylaşmak yerine buradan devam ettim, keyifli okumalar dilerim ^^) Bir kelebek geçti üstlerinden sonra da aşkın tohumlarını kadının kalbine düşürdü. Kelebek anlaştı topra...