Baekhyun'un anlatımından
Kolumdan sıkıca tuttuğunda hızla indim arabadan. Büyük bir restoranın önündeydik. İçeri çekmeye başladığında sertçe bastırdım dişlerimi birbirine.
"Nereye getirdin beni? Bu yaptığının amacı ne? Anlamıyorum." Durduk ve bakışları bakışlarımla buluştu hızla.
"Yemek yiyeceğiz. Restorana geldik işte." Yeniden ilerlemeye başladığında korkuyla yutkundum. Normal değildi, psikolojisi iyi değildi.
Bana zarar verir miydi? Chanyeol, kaçtığımı onunla gittiğimi düşünür müydü?
Mecbur kalmıştım. Yoksa gelmezdim buraya. Ne zaman haberi olacaktı? Olmuş muydu? Kafamda onlarca soru varken girmiştik büyük restorana.
İçeride iki tane garson dışında hiç kimse yoktu. Restoran bomboştu. Bu benim daha da çok gerilmeme neden olurken titrek bir nefes verdim.
İki kişilik bir masanın önünde durduğumuzda hızla bıraktı kolumu. Sandalyeyi çekti ve "otur lütfen." Dedi.
Bakışlarım onunla sandalye arasında gidip geldi bir kaç saniye. Kalbim hızla atıyordu. Bir kaç adım attım ve oturdum sandalyeye.
Hemen karşıma geçerek oturdu. Bacaklarımın üzerindeki titreyen elimi yumruk yaptım hızla. Chanyeol gelmeliydi. Bir an önce, gelmeliydi. Bakışları bile rahatsız ediyordu beni.
Garson hızla geldi yanımıza. Elindeki menüleri bıraktı masaya. Mark hızla menüye bakmaya başlarken ben ona bakıyordum. Bakışlarını menüden ayırıp bana baktı. "Neden bakmıyorsun? Aç değil misin?"
"Bak, ben burada olmak istemiyorum. Chanyeol'a haber vermem gerek. Annem merak eder." Güldü Mark. Yalnızca güldü ve yüzümü incelemeye başladı.
"Kyungsoo'yu da tanıyordum gerçekten. Ama sen, çok güzelsin. Hala ona haber vermem gerek diyorsun. Masumsun. Kim olduğumu biliyor musun?"
Gözlerimi devirdim sinirle. "Bana eski nişanlısından bahsedip durma. Ben, senin ne yaptığını da kim olduğunu da biliyorum. Midemi bulandırıyorsun." Küçük bir kahkaha attı. "Ben mideni bulandırıyorum ama benden de kötü işler yapan Chanyeol'un altına zevkle giriyorsun öyle mi?"
"Chanyeol'un ne yaptığı umurumda değil tamam mı? Bana yardım ediyor." Alayla baktı gözlerimin içine. "Acıyorum sana. O kadar çaresizsin ki, ondan yardım dilenmişsin."
Sinirle kalktım sandalyeden. "Gidiyorum ben. Senin saçmalıklarını dinleyecek değilim tamam mı?"
Sertçe vurdu masaya. "Otur!" Sinirle sıktım masayı. "Ben senin oyuncağın değilim! İstediğin şeyi yapmak zorunda da değilim. Beni zorla tutamazsın!"
Alayla güldü. "Başta seni korkutmak istememiştim ama kaşınıyorsun. Canını yakarım Baekhyun, ve inan Chanyeol annesini bile kurtaramamışken seni asla alamaz elimden."
O sırada restoranda duyulan gürültü ile bakışlarım kapıya döndü. Gördüğüm beden ile titrek bir nefes verdim. Chanyeol sert adımlarla girmişti içeri.
Hemen arkasından gelen takım elbiseli adamlar restoranın etrafını sararken Chen hızla arkama geçti.
Mark sessizce izliyordu. Chanyeol ile göz göze geldiğimde yutkundum zorlukla. Bakışları hızla yüzümde ve vücudumda gezindi.
Yanıma geldiğinde ona doğru bir adım attım. Kolumu tuttu, kısık sesiyle mırıldandı. "Arkama geç."
Hemen dediğini yaparken buldum kendimi. Onun yönetmesine muhtaç biriydim sanki. Titreyen bedenimi yeni fark ederken sert bakışlarla baktı karşısındaki bedene Chanyeol.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Captive/Chanbaek
Fanfic"Senden tek istediğim şey annemi ve beni kurtarman. Param yok, yalnızca bedenim var. Bana bedenim karşılığında özgürlüğümü verebilir misin?"