twenty one

788 70 9
                                        

Yazarın anlatımından

Taeyong hızlı adımlarla ilerliyordu hastane koridorunda. Ablası rahatsızdı, günlerdir gidip geliyordu hastaneye.

Yorgun bir nefes verdiği sırada koridora girdi. Koridorun sonunda gördüğü bedenler ile duraksadı. Kai, Kyungsoo'nun yanında ne arıyordu?

Hızlı bir refleks ile duvarın kenarına geçti ve saklandı. Kyungsoo Kai'nin göğsüne yaslamıştı başını. Kai saçlarını okşarken sıkıca sarılıyordu Kyungsoo'ya.

"İyi olacak. Geçecek güzelim." "İyi ki yanımdasın Jongin. Sen olmasan nasıl dayanırdım ben buna?"

Taeyong sertçe yutkundu. Bu dostça bir şey değildi. Bay Do, bay Park'ın eski nişanlısıyken bu normal değildi. Bay Park'ın bundan haberi olmadığına emindi Taeyong.

Hızla arkasını döndü ve ilerlemeye başladı çıkışa. Loey ona çok yardım etmişti zamanında. Ona ve ablasına. Kendisini ona borçlu hissediyordu.

Park Chanyeol onun ağabeyi gibiydi. Bu gördüklerini gidip ona anlatacaktı.

🍒🍒🍒🍒🍒

Chanyeol'un anlatımından

Yanımda oturan Baekhyun'a baktım gülümseyerek. Bugün holdingte işim vardı, Baekhyun ise benimle birlikte gelmeyi teklif etmişti.

Ben ise kabul etmiştim yanımda gelmesini. Arabadan indik ve sıkıca tuttum elini. Bana dönüp gülümsediğinde iç çektim.

Çok güzeldi benim sevgilim.

Holdingten içeri girdiğimizde merakla incelemeye başladı etrafı. İlerlerken etrafa bakıyor, gülümsüyordu. Bize selam verenlere başımı sallıyordum yalnızca.

Çalışanlar da onu merakla inceliyordu. Daha önce buraya yalnızca Kyungsoo ile gelmiştim çünkü.

Onu odama getirdim ve hızla girdik içeri. Bakışları geniş odada dolaştığında yavaşça kapadım kapıyı. Sırtımı kapıya yasladığımda bana döndü hafifçe.

"Odan çok güzelmiş Chan." Gülümsedim bu dediğine. Düz sıradan döşenmiş bir odaydı aslında. Renk bile yoktu.

Ama Baekhyun bu odaya girdiğinden bu yana bana da çok güzel görünmeye başlamıştı. Baekhyun benim kaybettiğim renklerimdi sanki.

"Gel yanıma." Diye mırıldandım yavaşça. Bir kaç adımla yaklaştı bana. Kollarımı beline sardım ve çektim kendime. Burnumu burnuna sürttüm ağırca. "Ne yapacağım ben senin bu güzelliğinle?"

Küçük kıkırdaması duyuldu geniş odamda. Bende başka duyan olmadığı için içten içe mutlu oldum.

Arkamdaki kapının tıklatıldığını duyduğumda ise ağırca ayrıldım Baekhyun'dan. Yavaşça kapıdan çekildim ve "gir!" Diye seslendim.

İçeri giren Taeyong hızla selam verdi. Kaşlarım çatıldı. "Sen bugün izinli değil miydin oğlum neden geldin?" Derin bir nefes verdi. "İzinliydim ama bir şeye tanık oldum ve size anlatmak adına geldim bay Park."

Gerilen bedenime engel olamadım. "Bir sorun mu var?" Başını olumsuzca salladı. "Güvenlik veya işle ilgili bir şey değil efendim. Ama yalnız konuşsak, daha iyi olur."

Bakışları arkamda duran Baekhyun'a kaydı saniyelik olarak. İç çektim. Yavaşça döndüm Baekhyun'a. "Güzelim, sen balkonda beklesen biraz, olur mu?"

Başını salladı hafifçe. Gülümsedi sonrasında. "sorun değil, balkondayım ben."

Balkona çıktığında kapıyı kapattı. Taeyong'a döndüm yeniden. "biliyorsunuz, ablam hastanede yatıyor. Onu ziyaret etmek için hastaneye gittiğimde karşılaştım ikisiyle."

Kaşlarım çatıldı yeniden. "kimlerle?" "Kai ve bay Do." Derin bir nefes verdim. "Jongin'in ona yardım ettiğini biliyorum. Babası da o hastanede yatıyordur büyük ihtimalle."

Taeyong yutkundu. "Konu o değil. Konu, yakınlıkları bay Park. Sarılıyorlardı, Kai bay Do'ya güzelim diye hitap etti." Sertçe yutkundum. "Emin misin?" Diye sordum.

Başını hafifçe salladı. "Size olan vefa borcum büyük. Yalan söylemem asla. Gördüğüm şeyi sizden gizleyemezdim." Arkamdaki masaya tutundum sıkıca. "Sağol." Diye mırıldandım zorlukla. "Anlattığın için sağol."

Dudaklarımı dişledim sertçe. "Sen çıkabilirsin." Başını salladı ve hızla çıktı odadan. Gözlerimi kapadım ve sakinleşmeye çalıştım. Jongin, Kyungsoo ile mi birlikteydi?

Kıskanmıyordum yanından bile geçmezdi hissettiklerim. Kırgındım. Gizlediği için. Bana yalan söylediği için de kızgın.

Bir yandan ise ihanete uğramış gibi hissediyordum. Jongin, Kyungsoo gittiğinde ona sarılıp ağlamıştım ben. Tüm bu yaşananları görüp nasıl onunla bir ilişkiye başlardı?

Dostluğumuz, hiç mi umurunda değildi? Ben hiç mi umurunda değildim?

Sarsak adımlarla ilerledim. Balkonun kapısını açtım ve serin havanın yüzüme vuruşunu hissettim. Baekhyun, üşümüş müydü?

Onu bu havada buraya çıkartmak aptallıktan başka bir şey değildi. Gözlerim doldu.

Kendime olan sinirimden doldu gözlerim. Arkasını dönen Baekhyun ile buluştu dolan gözlerim. Şaşkınlıkla büyüdü güzel gözleri. "Chanyeol." Dediğini duydum ama yarım yamalaktı. Kulaklarım uğulduyordu.

Yanıma geldiğinde yutkundum. Ellerimi tuttu. Üşümüş olan tenini hissettim. "soğukmuş. Neden gelmedin içeri?" Dudaklarımdan dökülen şeyler bunlarken bambaşka şeyler söylemek istiyordum.

"Sorun değil, hafif esiyordu. İyi misin? Neden gözlerin dolu senin?" Yutkundum. Başım zonkluyordu adeta. "içeri geçelim." Diyebildim.

Yalnızca bir kaç adım atabildim. Yer sanki ayaklarımın altından kaydı. Baekhyun'un beni tutmaya çalıştığını hissedebilmiştim yalnızca.

Bilincim kapanmıştı.

Drama Queen gibi oldu biraz ama düşününce gerçekten ağır bir şey Chanyeol'un yaşadığı... Jongin onun hayatında en güvendiği kişiydi :(

Captive/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin