twelve

1.1K 75 21
                                        

Bahçeye giren araçtan hızla inen Chanyeol'u takip ettim ve arkasından indim. Bakışlarım yerdeydi, korkmuyordum ama bu kadar büyük bir tepkiyi hak etmediğimi düşünüyordum.

Adamla sadece merhabalaşmıştım adımı bile söylememiştim.

"Odaya çık." İfadesiz sesiyle konuştuğunda ağır adımlarla çıktım yukarı. Kendimi yatağa bıraktığımda anlıma dökülen saçlarımı karıştırdım hızla.

Güzel günümün içine edilmişti.

Bir kaç saniye sonra açılan kapı ile bakışlarım kapıya çıktı. Chanyeol kapıyı arkasından kapatırken bakışları ağırca dolandı yüzümde.

"Sana hayatıma dair pek şey anlatmadım değil mi?" Başımı hafifçe salladım sadece. Konuşmak istemiyordum. Dudaklarımı aralayasım bile yoktu.

Yavaşça ilerledi ve tek kişilik koltuğa bıraktı kendini. "Buraya gel." Yataktan kalktım ve yanına ilerledim. Yanında durduğumda elimden tuttu ve hızla çekti kucağına.

Kasıklarının üzerine oturduğumda gözlerimiz buluştu. "Ailem ben küçükken de pek bir aile değildi ama ben üniversiteye geçtiğim yıl, tamamen dağıldı." Yutkundu. "Çünkü annemi kaybettim."

Titrek bir nefes çektim içime. "Bizi bir arada tutan aile yapan tek kişi annemmiş. O gittiğinde bir çok şey değişti Baekhyun. Ben çok hızlı bir şekilde büyümek zorunda kaldım."

Eli yavaşça belime çıktı ve ağırca okşadı. "Şimdi diyeceksin ki bu adam neden bana bunları anlatıyor," güldü hafifçe. "Mark, annemi kaybetmeme neden olan kişilerden biri."

Hızla ciddileşen ifadesi ile irkildim. "Hala yaşıyor, çünkü arkasındaki büyük isimleri kaldırmadan ona ulaşamam. O yüzden Baekhyun, bir daha benim yanımda birinin elini sıkacaksan dönüp bana bir bak olur mu?"

Zorlukla yutkundum. "Özür dilerim. Tahmin edemedim." Yere düşen yüzümü kaldırdı yavaşça. "Benim güzel bebeğim." Boğuk sesiyle mırıldandığı şeyler içimi ısıtırken elleri ağırca kavradı kalçalarımı.

Hafifçe yanan canım ile gözlerimi kapadım. "Hala ağrıyor değil mi?" Sorusu ile başımı salladım hafifçe. Kalçama küçük bir tokat attı. "Ayağa kalk."

Kucağından kalktığımda belimi kavradığı gibi göğsümü bacaklarına yasladı. Eli hızla kalçama uzanırken pantolonumun düğmesini açmıştı.

"İlk cezan olduğu için bu kadar hafif bir ceza aldığını unutma. Bir kez daha canımı sıkarsan," eli sert bir tokat indirdi kalçama. Gözlerim acıyla kapanırken derin bir nefes aldım.

"Seni sabah yürüyemeyecek hale getiririm."

Dünkü sert seks yüzünden zaten ağrıyan kalçam her saniye daha da sertleştirdiği şaplaklarla acımaya başlarken gözlerimi sıkıca kapattım.

İçimde gidip gelirken attığı küçük tokatlar gibi zevk vermiyordu.

Kızardıklarına emindim. Yaklaşık beş dakika bu böyle devam etti. Dudaklarımdan kaçan minik inlemeleri durduramazken durdu Chanyeol. Eli ağırca dolaştı kızaran ve ısınan kalçalarımın üzerinde.

"Bir duş al. Çalışma odasında olacağım." Beni bacaklarının üzerinden kaldırdığında hızla ayrıldı odadan. Arkasından derin bir nefes verdiğimde ağır adımlarla ilerledim yatağa.

Kendimi yan bir şekilde yatağa bıraktığımda sertçe yutkundum. Üzerimdeki hakimiyetini en sert şekilde hissettiğim gün bugündü.

Mark denen adam kimdi ve neden Chanyeol'a böyle bir şey yapmıştı? Aklımda binlerce soru vardı ve kalçam hala sızlıyordu.

Captive/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin