¬ 3

136 29 15
                                    

wires: 03

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wires: 03

Dünden beri kaçıncı kez okuduğumu bilmediğim mesajlara tekrar bakarken göz devirmeden edemedim, sağ omzuma astığım çantamı daha da sıkı tutarak merdivenleri çıkmaya devam ediyordum.

Elbette ki bir anonime inanıp moralimi bozmayacaktım, dediği gibi kulaklarımı kapatıp yaşamaya devam edecektim çünkü sadece böyle katlanılabilir oluyordu hayat. Zaten hayat denen şey pek kalmamıştı bende, mahvolacak bir şey de yoktu daha fazla. Hayatta kalmayı başarabiliyorsam gerisi beni ilgilendirmiyordu.

Başımı sallayıp önüme gelen kahküllerimi az da olsa görüş alanımdan çektiğim sırada birisine çarptım, sol elimdeki telefon aşağı düştü ve birkaç basamak aşağı yuvarlandı. Ben şokla telefona bakarken başımı kaldırıp benden bir basamak üstte duran çarptığım kişiye baktım.

"Bir sıkıntı var mı sende? Görmüyor musun?"

Aşağı inip telefonumu alırken ekranın kırılmış olduğunu gördüm, birkaç saniye gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Hadi ben telefona bakıyordum da görmemiştim, o neden önüne bakmıyordu?

"Çok pardon ya, dalmışım."

"Hay senin dalmana." diye mırıldandım ve yukarı çıktım. Telefonu çocuğun gözünün önünde tutup kaşlarımı çattım. Benden çok uzun değildi, uzun siyah saçları alnına dağınık bir şekilde dökülüyordu ve nemliydi. Kalın siyah kazağının üstüne giymek yerine koluna astığı deri ceketi vardı, yine siyah kotu ve botları vardı. Kesinlikle kötü çocuk gibi duruyordu, nedensizce göz devirdim ona bakınca.

"Ekranımın parasını ver."

"Ne? En fazla ne kadardır ki, bence kendin yaptırabilirsin." Kaşlarım bu gamsızlığına daha da çatıldı, şaka mıydı bu? Ben olsam özrümü diler ve eline para tutuştururdum.

"Eğer gerçekten istiyorsan telefonunu bana ver, yarın sabah yaptırıp getiririm." Sinirim daha da bozuldu, bu çocuk kesinlikle dalga geçiyordu benimle. Ona elbette telefonumu veremezdim, bu her şeyi ortaya dökmek olurdu ve bu istediğim son şey bile değildi. Pes ederek telefonumu cebime attım ve yavaşça başımı salladım.

"Boş ver, ben hallederim."

Onu ardımda bırakıp yukarı çıkmaya başladığımda dönüp ona bakmak istedim ama yapmadım, yüksek ihtimalle üst sınıflardan biriydi, uğraşmak istemiyordum. Hüzünle elimi cebime atıp telefonuma baktım ve güç tuşuna bastım, telefon çalışıyordu ama ekranda saçma sapan renkler vardı.

O sırada üstten bir bildirim geldi, görmek için ekrana yaklaşmam gerekmişti.

wires: kırılan şeyler onarılmadığında ne kadar da sinir bozucu oluyormuş değil mi?

Hızla arkamı dönüp az önceki çocuğa bakmaya çalıştım, toz olup gitmişti sanki. Tekrar önüme dönerken ikinci bir bildirim düştü.

wires: yavaş yavaş yaşattıklarını yaşamaya başlıyorsun.

görüldü | 02.14pm

14pm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
WiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin