¬ 40

89 29 5
                                    

wires: 40

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wires: 40

''Jeno, cidden midem bulandı ve yiyemiyorum.'' Önümdeki tabağı iterek konuştuğumda Jeno başını kaldırıp bana bakmıştı, bir tabak benim için gayet yeterliydi. Jeno bir şey demedi, sadece başını salladı ve boş tabağıyla beraber benim tabağımı da alıp tezgaha ilerledi.

Onunla konuşmak istiyordum. Ne diye buraya gelmişsem geleyim, sonuç olarak aramızdaki şeyi ondan duymak istiyordum. Aptal değildim ya da çocuk değildik, aramızdaki çekim inkâr edilemezdi ve o da bunu biliyordu. Sadece ondan duymak istiyordum bunu, bu sayede içim daha rahat ederdi.

''Jeno.''

''Hm,'' diye mırıldandı ellerini havluya silerken. Hava kararmıştı ve ev karanlıktı, bir an önce salona gitmek istiyordum. Jeno başını bana çevirdiğinde yutkundum. ''Salona geçiyorum ben.''

Arkamdan geleceğini umarak salona ilerledim, kalbim gümbür gümbürdü. Aklındaki soruları biliyorum demişti, konuyu hangimizin açması lazımdı?

''Johnny içmen gereken ilaçları vermişti, unutuyordum az kalsın.'' Jeno elindeki tepsiyle geldiğinde yine bağdaş kurdum ve ona döndüm. Sol tarafıma oturdu, tepsiyi kucağına koyduğunda kaşlarım çatıldı. ''Bir sürü şey var burada.''

''Şu kremleri de kolundaki izlere süreceğiz.''

''Ben sürerim, uğraşma sen.'' Çekingen mi davranıyordum yoksa dengesiz miydim kesinlikle emin değildim ancak Jeno'nun kaşları çatıldığında gözlerimi kaçırma gereği duydum. ''Maya, amacımız senin hızlıca iyileşmen, bu yüzden böyle küçük ayrıntılara takılmıyorum.''

Ona cevap vermek için dudaklarımı araladım ancak sesim çıkmadı, iki dudağım birbiri üzerine kapandığında kollarımı kucağına uzattım. Kalın kazağımı yukarı doğru sıyırdığında bunu yaparken zorlanmıştı, kazağın bilek kısmı ince olduğu için kollarımı tam çıplak bırakmadı. Jeno ofladı ve bana baktı. ''Kazağını çıkartman gerek.''

''Korkmalı mıyım?'' diye bir soru yönelttim, bunu şaka olarak söylemem onu güldürse de beni güldürmedi. Birisinin karşısında yaralarımla kalmak, bedenimi değil ama ruhumu çıplak bırakmak en çok korktuğum şeydi. Jeno beni bunun için yargılamazdı ama ben bu yaralar için, kaybettiğim ve yaşamasına yardım edemediğim her çocuk için kendi içimdeki o vicdan mahkemesinde çok kez yargılanmıştım. Çok kez ağlamış ve çok kez de bedenimi darağacına asma hayali kurmuştum.

Ellerimi kazağımın eteğine götürdüm, kazağımı başımdan çıkarıp karşısında iç çamaşırımla kaldığımda soğuk hava bedenimi titretti kısa bir süreliğine. Jeno'nun gözleri bedenimdeki morluklarda dolandı, her yerimi inceledi ancak bu aklına kazımak ya da beni rahatsız hissettirmek için değil, yaralarımı daha çok görmek istediği içindi. Onların yerini ezberlemek istiyordu.

''Umarım bunlar iyileşir.'' dedi kısık bir sesle, cevap vermedim ve gözlerimi kahverengi gözlerinden çekip eline çevirdim. Kemikli parmakları ince tüpteki kremi aldığında koltukta kayarak bana yaklaştı. ''İstersen sen sür.'' dedi, gözleriyle boynumu, hemen göğsümün üstünde kalan genişliği göstererek. Yaralarıma bakmaktan nefret ediyordum.

''Eğer rahatsız olmayacaksan senin yapmanı isterim, onlara bakmaktan hoşlanmıyorum.''

Lee Jeno kalbimdeki ve ruhumdaki yaraları belki saramazdı ama gözleriyle gördüğü her yaranın üzerini örtmeye çalışıyordu. Bedenimdeki morlukları kapatmaya çalışıyordu, bunu yaparken titreyen elleri ve sesli nefesleri acı çektiğini belli etse de ses çıkaramadım, sadece onu izledim çünkü o, bu hayatımda benim için çabalayan ilk kişiydi.

 Bedenimdeki morlukları kapatmaya çalışıyordu, bunu yaparken titreyen elleri ve sesli nefesleri acı çektiğini belli etse de ses çıkaramadım, sadece onu izledim çünkü o, bu hayatımda benim için çabalayan ilk kişiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
WiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin