¬ 7

120 26 18
                                    

wires: 07

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wires: 07

Günlerden salıydı.

Jiseul ile yeni açılan bir kahve dükkanına gelmiştik ve hesabı bana kilitleyip karşımda rahatça oturmaya başlamıştı. İki gündür şu çocuk hakkında konuşması sinirimi bozuyordu.

"Çıkıyor musunuz?" dedim kendime engel olamayarak. Ondan o kadar bahsetmişti ki onu öğrenmek için laf arasında sorular soruyordum ama dikkate almıyordu.

"Evet." dedi bana bakarken. Koyu kahve saçlarıyla beraber kafasının üstüne çıkardığı siyah gözlükleri güzel duruyordu, yeşil tonlarındaki kazağı ve pembe makyajla gerçekten hoştu, onun sevgilisi olmaması garip olurdu. Herkesin sevebileceği türden bir kızdı.

Bense onun yanında sönük kalan taraftım, bendeki tek renk gece mavisi saçlarım ve mor göz altlarımdı. Onunla kendimi kıyasladığımda aslında ne kadar çökmüş olduğumu yeni yeni fark ediyordum.

Ben camdan dışarıyı seyrederken Jiseul masanın üzerindeki telefonunu eline aldı ve aşağı kaydırmaya başladı, göz ucuyla ona baktığım anda göz göze geldik. Kaşları çatılır gibi oldu ama doğrularak bana daha çok yaklaştı.

"Sen uyumuyor musun son günlerde?" dedi ışıl ışıl parlayan gözleriyle bana bakarken. Herkesin hayatı ve yaşantısı aynı değildi ancak beni de kendi gibi sanıyordu, asıl sorun burada başlıyordu. Bu konuda ona asla kızmıyor hatta hak veriyordum ama ben onun gibi değildim.

"Hayır." diye mırıldandım sessizce. Yalan değildi, ama doğru da değildi. Yalan söylemeyi sevmiyordum. Yalancı biri olmaktan nefret ediyordum ve kendime karşı asla dürüst olamayacak bir konuma düşmüştüm.

Ekranı kırık telefonum masanın üzerinde titremeye başladığında Jiseul'ün gözleri telefonuma kaydı ama uzanıp telefonumu almamla geri çekildi. Ona bir şey demek istemiyordum.

wires: birazdan yağmur yağacak.

maya: yani?

wires: eğer ağlarsan kimse ağladığını fark etmez çünkü yağmura karışır, bu sayede insanları kandırabilirsin.

wires: hep yaptığın gibi.

Göz devirerek ekrana bakarken telefon yine titreşti ve ben telefonumu sessize almak zorunda kaldım.

wires: en son ne zaman ağladın?

maya: seni ilgilendirmiyor.

wires: belki seni ağlatan kişi ben olurum, o yüzden soruyorum.

maya: aynen aynen, kesinlikle.

Başımı telefondan kaldırıp kahve bardağıma uzandığım sırada kahve dükkanının kapısı açıldı, Jiseul elini kaldırıp sallarken tek yapabildiğim ağrımaya başlayan başımı ovuşturmak oldu.

Siyah saçlı çocuk ve yanında iki arkadaşı buraya gelirken çantamı toparlamakta ve kabanımı giymekte gecikmedim. Jiseul bana bakarken hafifçe gülümsedim. "Migrenim tuttu, gitsem iyi olur."

Ben arkadaşıma açıklama yaparken masaya gelen üç erkek de bana baktı, refleks olarak baş selamı verdiğimde siyah saçlı çocuğun gözleri önce bana, ardından da elimdeki ekranı kırık telefona kaydı. "Şemsiyen yok gibi, seni bırakabilirim." Arkadaşları beni tanımıyordu, buna emindim. Ancak onay verdiklerinde bunun benim iyiliğimi istedikleri için mi yoksa sadece bir plan olduğu için mi emin olamadım. Gözlerimi kıstım.

"Kendim giderim."

"Şu gözlerinin haline bak Chae, birazcık daha erken git ve duş alıp uyu. Jeno seni bıraksın."

Çocuğun adı Jeno'ydu, en azından bu kadarını öğrenebilmiştim. Jeno benden onay bile almadan önden ilerlemeye başladığında tek yapabildiğim onu takip etmek oldu.

Kesinlikle iyi şeyler sezmiyordum.

yeni bir instagram hesabı açtım, olur da sohbet etmek ya da gördüğünüz komikli videoları atmak isterseniz diye şuraya bırakıyorum💜:@laurajiseulpark

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yeni bir instagram hesabı açtım, olur da sohbet etmek ya da gördüğünüz komikli videoları atmak isterseniz diye şuraya bırakıyorum💜:
@laurajiseulpark

WiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin