wires: 30
Partilerden, eğlenceden, gürültüden ve karmaşadan nefret ederdim ama sırf Lee Jeno istedi diye kendimi hiçe saymam kesinlikle akıl kârı değildi.
Hava buz gibiydi, her zamanki gibi topuklu çizmelerim beni sıcak tutamıyordu. Jeno'nun evine gelmek için uzunca bir yol çekmiştim çünkü evi merkezden bir tık uzaktaydı ve ağaçta ceset görmemek için dua ederek gelmiştim.
Ve şimdi, titreyen parmaklarım kapının ziline basarken evin ne kadar kalabalık olduğunu dışarıdan bile duyabilmiştim. İçeri girmek sandığımdan da zor olmuştu çünkü bana kapıyı açan Jeno'ydu ve isteksiz görünmek zorundaydım ki en ufak bir şeyde kaçabileyim. En azından planım buydu.
O da fazla üstelemedi zaten, kabanımı alıp asarken onu beklemeden salona girdim. Her yerde balonlar ve konfetiler vardı ve Jeno'nun bunu neden yaptığını anlayamadım, sürekli parti mi verecekti böyle? İnsan hiç yorulmaz mıydı?
''İçecek bir şey ister misin?'' diye sordu, boş bir yere oturmak istedim ama yer yoktu. Üzerinde lacivert-siyah çizgili bir boğazlı sweat ile siyah pantolon vardı, uzun siyah saçları yine güzel gözüküyordu. Onu reddettim ve çantamı daha sıkı kavradım. ''Hayır. Balkon nerede?''
Jeno'nun kaşları çatıldı, gözleri kısa bir an açıkta kalan boynuma ve çantama kaydı ama ifadesini bozmadı. ''Balkon? Her neyse... Benim odamda balkon var sadece.''
''Sorun olmazsa?''
Konuşmadı ve merdivenlere ilerledi, ben de onu takip ettim. Odası üst kattaydı, odasının içi ise siyah ve lacivert ağırlıklı dizayn edilmişti. Bana dönüp kısa bir süre baktı ancak arkamızdan kapıyı kapatıp odanın sol tarafına doğru ilerledi.
Müzik sesi çok gelmiyordu, bir an için daha rahat olduğumu hissettim. Jeno balkonun cam kapısını açtı ve geri çekilip bana baktı. Hızla balkona girip yerdeki terlikleri ayağıma geçirirken Jeno da arkamdan gelmişti.
''Akıllanmıyorsun Chae.''
''Öyle mi olmuş?'' diye mırıldandım ve çantamdan paketimi çıkardım. Jeno kollarını balkon demirine yasladı. Sigaramı yakıp paketi çantama geri attım ve çantayı da arkamda kalan sandalyeye bırakıp kollarımı yasladım tırabzana.
''Hâlâ devam mı?'' diye sorduğunda neyden bahsettiğini anlamam biraz uzun sürmüştü. Ben çatık kaşlarımla anlamaya çalışırken o, sağa çevirdiği başını bir milim bile oynatmadan bana bakmıştı. Dakikalarca.
Gülümsedim ve sigarayı iki parmağım arasına aldım. ''Biliyor musun, her ne kadar sana saçma gelse de bir çocuğun bile iyileştiğini görmek tüm yaralarımı unutturuyor.''
''Ben,'' Mırıldanması dudakları arasında kayboldu gitti, devamını getiremedi. Başımı ona çevirdim ve ona biraz daha yaklaştım. ''Şu aptal dünyada bir çocuğa bile faydamın dokunduğunu görmek her şeyden daha önemli Jeno. Sana bu hissi anlatamam ama gözlerimden anlayabilirsin, emin ol bu bir problem değil benim için.''
''Ya bir süre sonra işe yaramazsa?'' Artık sesi daha gür çıkıyordu, kendime hakim olamadım ve sol elimi kaldırıp alnına gelen siyah saçları kenara çektim. ''Ne işe yaramazsa?''
''Ya artık senin vücudun da bağışıklık kazanırsa? O zaman kim yardım edecek o çocuklara?''
''Bunu hiç düşünmedim çünkü ihtimaller her zaman yolundan saptırır seni. Tek şansın buymuş gibi düşündüğün zaman hayat daha anlamlı ve değerli oluyor.''
Jeno derin bir iç çekti, bedenini bana yaklaştırdığında yarısına gelmiş olduğum sigarayı aşağı attım ve ona bakmaya devam ettim. Kalbim gümbür gümbürdü, ona dokunmak istiyordum. Sanki sonsuz bir yangının ortasında kalmıştım ve Lee Jeno, ihtiyacım olan bir yudum suydu. Ona karşı duyduğum bu aptal ihtiyaç kafamda yankılanıyordu.
Jeno bedenini tamamen çevirdi ve yutkundu, istemsizce ellerimi kaldırdım ve yüzünü kavradım. O ise bana bir tepki vermedi ama beni çokça şaşırtan kısa bir cümle kurdu.
''Senin yerine ben gönüllü olmak istiyorum Chae Maya.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wires
Fanfiction𝐦𝐚𝐲𝐚: en azından ortak bir noktamız var. 𝐰𝐢𝐫𝐞𝐬: neymiş o? 𝐦𝐚𝐲𝐚: eğer benim ne iş yaptığımı biliyorsan sen de kurtulamazsın. 𝐦𝐚𝐲𝐚: benden bir farkın yokmuş demek ki. 𝐦𝐚𝐲𝐚: oyun başladı, iyi olan kazansın. © jieiee | lee jeno +...