wires: 42
Uzun, gerçekten çok uzun zamandır hiçbir şeye sahip olamayacağımı ve tek başıma olacağımı düşünürdüm.
Yaralarımın asla kapanmayacağını, kimsenin beni görmeyeceğini ve benim onlar için çabaladığım kadar onların benim için çabalamayacağını düşünürdüm. Herkes yanılırdı ancak ben, her konuda yanılmıştım.
İlk baştaki tavrı her ne kadar düzgün olmasa da Lee Jeno, yanımda olmak isteyen ve bunun için ağlayan taraftı. Gece uyumuştum, uzun zaman sonra ilk defa uyuyabilmiştim ve Jeno, uyuduğumu zannedip konuşmuştu benimle. Tepki verememiş, numara yapmaya devam etmiştim ancak onun sözleri uyusam bile kalbimi hızlandırmış, sırtıma çarpan ve hızla inip kalkan göğüs kafesi kelimelerimi birbirine dolamıştı.
Belimdeki kolları o kadar sıkı değildi ama gerçekten güvende hissettiriyordu, uzun zamandır böylesine yoğun bir hisle çevrelenmemiştim. Bu hissi kalbimin en derinlerinde hissetmek bir yana, Jeno'nun da aynı şekilde hissettiğini biliyordum ve bunu bilmek içimi daha da hoş yapıyordu. Jeno, yıllardır boğazıma dolanan telleri hiç korkmadan tutup kopartan o kişiydi ve ona minnettardım. Benim için ağlaması da, benim için çabalaması da bana kendimi özel hissettiren tek tük şeylerden biriydi.
Jeno'nun nefesleri boynuma vururken onu izlemek de güzeldi, siyah saçları dağılmıştı ve dudakları şişmişti, gözlerinin de şiş olduğunu görebiliyordum. Yerinde hafifçe kıpırdandığında belimdeki eli yukarı kaydı, sırtımdaki elektriklenme tüm bedenime yayıldığında kalbimin çok şiddetli çarptığını hissettim. Onu izlemek güzeldi. Sol elimi kaldırıp çenesine dokundum ve işaret parmağımı çene hattında boylu boyunca gezdirdim. Kaşları çatıldı, beni kendine daha çok yasladı ama huylanmış olmalı ki en sonunda gözleri aralandı.
''Utanmıyor musun beni uykumda ellemeye?'' Jeno homurdanarak konuştuğunda gözleri hâlâ kısıktı, ona göz devirdim ve ellerimi göğsüne koyarak onu ittirdim. ''Yuh, bir de bayıl istersen.''
Kıkırdadığında gözlerimi ondan ayırmadım. Sanki en sevdiğim film dönüyordu karşımda ve her bir ayrıntısı o kadar önemliydi ki, gözlerimi asla kaçırmamam lazımdı. Jeno bana karşı koyup bedenimi kendisine daha çok yasladığında kalbini hissettim. Çok hızlı atıyordu ve bu bile bazı şeyler için başlıca bir sebepti.
''Maya, kahvaltıda ne yiyeceğiz?''
''Bana mı soruyorsun? Ben adam akıllı yemek yemiyorum bile.''
''Neyse, buluruz bir şeyler.'' Hızlıca başımı salladım, yemek yiyesim yoktu. Gün boyu onunla bu yatakta kalabilirdim, şu an için tek isteğim buydu.
''Biraz daha böyle kalalım.'' Jeno gülümsedi, isteğimi reddetmedi ve bana sarılmaya devam ederken konuşmaya başladı. Masal dinlemiyordum ama anlattıkları, en güzel masaldan bile daha güzeldi.
''İlk başta çok sinirimi bozuyordun, üstelik arkadaşlarımdan biri senin şu testlerin için kan vermişti. Verdiğin ilaç onu hasta etti, bir hafta boyunca yataktan çıkamadı ve senin hesabını buldum. İlk başka çok sinirimi bozdun, gerçekten. Ancak seni izledikçe ve Jiseul'den senin hakkında bir şeyler öğrendikçe tamamen değişti kafamdaki şeyler.''
''Dışarıdan kötü biri gibi mi gözüküyorum?''
''Hayır, Maya. Asla öyle değil, hatta ilk bakışta hoşuma gitmiştin. Kesinlikle kötü biri gibi durmuyorsun ve bir insanı tanımadan yargılamanın nasıl bir şey olduğunu tattırdın bana, gerçekten çok pişman oldum sana olan laflarımdan dolayı.''
''Ama hepsi geçti, artık sadece biz varız.''
Jeno başını eğdi ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. Kolları içimi sıcacık yapmıştı, elleri sırtımda geziniyordu.
''Evet, artık sadece biz varız.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wires
Fanfic𝐦𝐚𝐲𝐚: en azından ortak bir noktamız var. 𝐰𝐢𝐫𝐞𝐬: neymiş o? 𝐦𝐚𝐲𝐚: eğer benim ne iş yaptığımı biliyorsan sen de kurtulamazsın. 𝐦𝐚𝐲𝐚: benden bir farkın yokmuş demek ki. 𝐦𝐚𝐲𝐚: oyun başladı, iyi olan kazansın. © jieiee | lee jeno +...