¬ 12

95 26 16
                                    

wires: 12

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

wires: 12

Ne yapacağımı bilmediğim o zamanlardan birindeydim.

Jeno'yu onların yanına götüremezdim. Ben hiçbir şey yapmıyordum, sadece aracıydım ama Jeno beni suçlu olarak görüyordu. Ben suçsuzdum. En azından bunu biliyordum.

Parmaklarım arasındaki sigaradan son bir nefes çekip yere attım ve botlarımla ezdim, siyah bir araç ise yolun kenarına yaklaştı ve tam dibimde durdu. Başımı kaldırıp kim olduğuna bakmama bile gerek yoktu, iki gündür peşimi bırakmayan aptalın tekiydi. Kendimi boş vermiştim, o neden bunu istiyordu?

''Pişt.''

Onu duymamazlıktan gelerek sağa döndüm ve okula doğru yürümeye başladım. Arabayla beni takip etmesi tamamen sinir bozucu bir durumdu. İki gündür kafamın içinde sadece o vardı ve ben sıkışıp kalmıştım.

''Şu insancıkların yanına beraber gitmeye ne dersin?''

''Hayır derim.'' dedim adımlarımı hızlandırırken. Çıldırmama az kalmıştı. Zaten kendisi en yakın arkadaşımla çıkıyordu ve bunu anlayamadığım bir şekilde gözüme sokuyordu, Jiseul ise benden biraz uzaklaşmış gibiydi. Öğle yemeklerinde benimle konuşmuyor, telefonla ilgileniyor ve yemeği bittiğinde beni beklemeden gidiyordu. Onun yüzünden miydi bilmiyordum ama onun yüzündense onu kimse elimden alamazdı. Ellerimi kabanımın cebine koyup yumruk yapma isteği duydum.

''Ne var?'' dedim araba yanımda ilerlemeye devam ederken. Jeno sırıttı, arabayı durdurdu ve arabadan inip yanıma geldi. Az önceki gülümseyen ifadesi bir anda değişmiş, kaşları çatılmıştı. ''Beni onların yanına götür.''

''Siktir git, seni hiçbir yere götürmeyeceğim. Rahat bırak beni.''

''Arkadaşın senin gerçek yüzünü görsün mü istiyorsun?'' dedi bana bir adım daha yaklaşıp. Kaşlarımı çatmama engel olamadım, beni açıkça tehdit ediyordu ve zorla oraya gitmek istiyordu. Ona yumruk atmayacaktım, gerçekten bunu yapmayacaktım çünkü enerjimi ona harcayamazdım. 

''Jiseul'e ne dersen de, aklı varsa senin bunu nereden bildiğini sorup işin peşine düşecek, kendini suçsuz gösterme şansın bile yok. Senden ayrılması günler sürmez bile.''

''Sence ne kadar umrumda?'' dedi saçlarını düzeltirken. Kaşlarım iyice çatılırken dediği şeyi tekrar tarttım kafamda. Sence ne kadar umrumda? Kızı resmen kendi çıkarı için kullanıyor muydu yani? Gülmeme engel olamadım, ellerimi saçlarımdan geçirdim. ''Tabi ya, sen kızlarla iki hafta çıkıp sonrasında sıkılan tiplerdensin. En başından belliydi zaten.''

Bunu bir an önce Jiseul'e söylemeliydim, en sonunda zarar görecekti çünkü. Jeno bana bir adım daha yaklaştı ve iki eliyle kollarımı kavradı. ''Beni götüreceksin oraya Maya.''

''Sokağın ortasında utanmadan tehdit mi ediyorsun bir de? Oldu olacak silah falan daya başıma.'' İçimde köpüren bir sinir vardı, onu ittirmeye çalışsam da kollarımı çok sıkı tutmuştu. Derin bir nefes alıp kendime hakim olmaya çalıştım. ''Götürmek zorundasın.''

''Hadi canım, nedenmiş o?''

''Eğer arkadaşınla aranın bozulmasını istemiyorsan yaparsın bunu.''

Güldüm ve başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bir insanın kendini bu kadar üstte görmesi aptallıktan başka bir şey değildi. ''Gö.tür.mü.yo.rum.'' dedim heceleyerek. Sabrımın sonuna gelmiştim.

''Sen bilirsin.'' dedi kollarımı bırakarak. Ondan kurtulduğum için sevineceğim sırada elleri yüzümün iki yanında yer edindi, dudaklarını dudaklarıma bastırdığında bırakın gözlerimi kapamayı, nefes bile alamadım. Bu aptal herif ne yaptığını zannediyordu?

Kendimi geri çekmek için ellerimi bileklerine götürdüm ve çekmeye çalıştım, yapamadım. Sol tarafımdaki hareketlilik başımı oraya çevirmemi sağladı zor da olsa. Ardından kaşlarım çatıldı.

Park Jiseul hayal kırıklığı ile bana bakıyordu.

Park Jiseul hayal kırıklığı ile bana bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
WiresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin