1.bölüm

98.1K 2.7K 1.8K
                                    

Kapı çaldığında okuduğum kitabı ters çevirerek sehpanın üzerine bıraktım ve ayağa kalktım.

Muhtemelen ablam gelmişti, başka kimse gelmezdi ama saat daha erken olmalıydı.

Her ihtimale karşın yukarı çıkan şortumu düzelttim ve kapıyı açtım.

Yanılmamıştım. Ablamdı ama nedendir bilinmez tedirgindi.

"Abla?" dedim sorarcasına. Ablam içeri doğru hareketlendiğinde arkasındaki kadın ve adamı da görmüştüm. Otobüste görsem yer vermeyecek olsam da bir hayli yaşları olmalıydı. Kırklarının sonu gibi.

Hepten meraklanırken ben de tedirgin olmaya başlamıştım. Daha rahat geçmeleri için kapının arkasına geçtim.

Onlar ablamın eşliğinde salona geçerken kaçamak bakışlarını üzerimde hissetmem beni iyice germişti. Yine de ne olduğunu anlamak için ben de peşlerinden ilerledim.

"Kitap mı okuyordun?" diye sordu ablam sehpanın üzerindeki kitabıma bakarak.

Başımı belli belirsiz sallayarak ablamı onaylarken ikili koltukta hemen yanına oturmuştum.

"Zeynep Hanım ve Metin Bey..." dedi ablam ne diyeceğini bilemediği belli oluyordu.

"Bundan bir hafta on gün kadar önce bana ulaştılar. Bir şeyler netleşmeden senin haberin olmasını istemedim." diye de devam ettiğinde hoşuma gitmeyecek bir şey olduğu anlamış ve kendimi ister istemez biraz daha ablama yaklaşırken bulmuştum.

Üzerimde gezinen meraklı bakışları beni daha da çok ablama itiyordu.

"Hastanede sen doğduğunda bir karışıklık olmuş." dedi ama devamını getiremeyerek sustu. Ben ise devamında az çok ne geleceğini tahmin edebiliyordum ama hayır bunu istemiyordum.

Zeynep Hanım, ablamın devam edemeyeceğini anlamış olacak ki sözü devraldı:

"Biz bebeğimizin öldüğünü sanıyorduk. Kısa bir zaman önce ise hastanede bebeklerin karışmış olabileceğini aslında ölen bebeğin bizim olmamış olabileceğini öğrendik. Bu sebepten ablanla iletişime geçtik."

Kalbim tekliyor, ablamdan ayrılma düşüncesi beni fazlaca korkutuyordu. Ablam bırakacak mıydı beni? 16 yaşıma gireli çok olmuyordu. Hâlâ reşit değildim ve reşit olmama 2 yıla yakın bir süre vardı.

"Ablan bir şeyler netleşene kadar senin haberinin olmamasını rica etti ve bize senin saç telini getirdi." diyerek Zeynep Hanım'dan da Metin Bey devraldı.

"Sen bizim kızımızsın, Lara..." diyen dolu gözleriyle bana bakan Zeynep Hanım'dı.

"Abla?" diye fısıldadım telaşla. Ne düşünmem gerektiğini de ne hissetmem gerektiğini de bilmiyordum şu an, ne düşündüğümü ve ne hissettiğimi de bilmediğim gibi.

"Biraz baş başa konuşalım mı?" dedi ablam elimi tutup cevabımı beklemeden ayağa kalkarken.

Annem ve babam ölmüştü. Onları hayal meyal ancak hatırlıyordum ve uzunca bir süre, ablam reşit olup beni yanına alabilecek duruma gelene kadar, yetimhanede kalmıştım.

Ablam beni odasına doğru ilerletirken itiraz etmedim.

Odasına geldiğimizde elimi bırakarak yüzümü avuçlarının arasına aldı.

"Bak sen çok küçüktün, aile ortamı nasıl bir şey bilmiyorsun. Ben bu ortamı tatmanı ailene bir şans vermeni istiyorum. Eğer hoşlanmazsan, yapamazsan bu evdeki yerin baki. Orada da kalsan buraya da dönsen ben senin ablanım."

Tedirgin bakışlarımı gördüğünde alnıma uzun bir öpücük bıraktı.

"İl dışına çıkmak zorunda kaldığımda evde tek kalmanı istemiyorum, ev yemeklerinden uzak kalmanı, aile sıcaklığını hiç bilmemeni istemiyorum. Söz bak hoşlanmazsan 18'ine gelmeni bile beklemem gerekirse velayet davası açarım."

Bir HayliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin