44.bölüm

13.8K 1.3K 224
                                    

Bu bölüm yenilgim sebebiyle geldi tamamen.

Umarım beğenirsiniz.

Aranızda morali bozuk olan varsa az da olsa kafasını dağıtır umarım.

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. 

İyi okumalar...

Masada eklerlerimizi yerken fazlaca memnundum. İyi ki ekler istemiştim.

"Güney mi aldı?" diye sordu Metin bey, Zeynep hanımın ona verdiği tabaklardan birini Liam'a verirken.

"Evet, Güney kaybetti." dedi Kuzey abi de gülerek.

"Biricik şunu çantana koy, bir şey dökülecek şimdi." dedi Kartal abi ta ne zaman masaya koyduğum kitabımı kucağındaki Eliz'den kaçırıp bana uzatarak.

Eliz bir eliyle ağzına ekler tıkıştırıken diğer çikolatalı eliyle Kartal abinin kitabı uzatan kolunu kavramış ve kendine doğru çekmeye çalışıyordu.

Hızla kitabımı Kartal abinin elinden alırken Güney abi ve Kuzey abi bir tartışmaya girmişlerdi.

Hangi sayfada kaldığıma bakmak istemiştim ama araya koyduğum yaprak yoktu.

"Ben bunun arasına yaprak koymuştum." dedim huzursuzlukla. O yaprağı çok sevmiştim.

"Sabahtan beri oradan oraya geziyor. Düşmüş olabilir." dedi Zeynep hanım.

"Bu mu?" dedi Esra bu sırada elinde katlamış ve parça pinçik etmiş olduğu yaprağı bana göstererek. Ve evet oydu.

Ağzım şaşkınlıkla aralanırken kasıtlı yapıp yapmadığını merak ediyordum. Sinirli bir nefes koy verdim.

Kitabın arasından düşmesi çok zordu. Düşse bile Esra'nın aynı yaprağı bulup alması daha da imkansızdı.

Artık bu bir soğuk savaştı. Yaprağıma dokunmayacaktı.

"Oydu!" dedim hoşnutsuzluğumu gizlemeden.

"Kusura bakma ben öyle görünce... Bilemedim."

"Sorun değil..." Bilememene şaşmadım.

Bir de yaprağı bana mı uzatmıştı o? Alıp ağzına tıkmak vardı.

Sinir bozukluğuyla gülmeme engel olamazken başımı iki yana sallayarak masadan kalktım. Görürdü o. Elbet bir şey yapardım.

Kitabımı az ilerdeki salıncağın üzerindeki çantama koyarken Zeynep hanım seslendi.

"Annecim üzerine bir şey de giy. Serinledi hava."

"Üşümüyorum!" demekle yetindim çantamın fermuarını zar zor kapatırken.

*

Kuzey abi bizi okuldan almıştı. Ege ve Eren'i eve bıraktıktan sonra da birlikte hastaneye gitmiştik.

Kolumun düzgün kaynayıp kaynamadığına bakmışlardı.

Neyse ki düzgün kaynıyordu ve tekrar kırmayacaklardı ama sabahtan beri başım ağrıyordu ve çok uykusuz hissediyordum kendimi.

"Hadi bakalım!" dedi Kuzey abi hırkamı tutarak ve tek kolumu geçirmeme yardım etti. Alçılı kolumun olduğu tarafı giydirmek yerine de omzumun üzerine bıraktı.

"Eve gitmeden bir Esra ablanın yanına uğruyacağız. Sorun olmaz değil mi?" dediğinde kendimi gülümsemek için zorladım.

Daha dün beraberlerdi. Ne gereği vardı her gün her gün?

Bir HayliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin