34.bölüm

16.9K 1.4K 98
                                    

Bölüme başlamadan önce hepimize çok geçmiş olsun. Bu çok kötü... Yani ne demem gerektiğini de bilmiyorum ki kendimi en iyi yazıyla ifade edebilen bir insanım. Buna rağmen söyleyecek çok şey olmasına rağmen hiç bir şey söyleyemiyorum.

Bu bölümü atıp atmama konusunda da çok tereddüte düştüm. İnsanlar böylesine bir şey yaşarken sıcak evimde oturmaktan utanıyorum. Bölüm atıp atmamam gerektiği konusunda hâlâ büyük bir ikilemdeyim, şu an atacak gibi yazıyorum ama belki atmam.

Ama bir yandan da hayat akmaya devam ediyor ve bu daha da kötü. Sosyal medyaya girmekten korkar oldum. Ne zaman girip baksam ölü sayısı artıyor. Sanki girmezsem artmayacakmış gibi hissediyorum. Keşke böyle bir şey mümkün olsa.

Bir de kan stokları azalmış. Ben 18 yaş altı olduğum için veremiyorum ama imkanı olan en azından gidip kan bağışı yaparsa çok iyi olur.

Böyle bir zamanda ne kadar iyi olabilir bilmiyorum ama iyi okumalar...

*

Yemeklerimizi yemiş ve hep beraber salonda oturuyorduk. Kulağım konuşmalardayken Ege'nin isteği üzerine bir lego yapmaya başlamıştık.

"Ben evi beğendim." diyordu Perihan Hanım.

Kendisi teyze demem konusunda çok ısrarcıydı lakin biyolojik anneme hanım derken ona teyze demem de bir tık sırtarırdı.

"Yarın sen de bir görürsün... Zaten eşyalı. Çok bir değişikliğe ihtiyacı yok. Bir yatak odalarını değiştiririz."

"Gerek yok anne." dedi Luka.

"Sen beğendiysen tamam."

Perihan Hanım derin bir iç çekti.

"Olmaz öyle ama." dedi Zeynep Hanım da.

"İkiniz yaşayacaksınız sonuçta. İçinize sinsin. Aceleniz yok ya. Hem hâlâ bakmadığımız bir kaç ev daha var."

"Gerçekten, annem beğendiyse tamam. Zaten evde çok durmuyorum."

Nerede duruyordu? Nerede olacaktı evde olmayacaksa?

Bence insan evinde sık zaman geçirmeliydi. Dışarda ne yapıyor olabilirdi ki?

Hem Türkiye'ye yeni gelmemişler miydi? Gerçi dün gelmişlerdi daha ve bugün bizimle dışardaydı.

"Peki, eğer sevmezsen yazın tekrar taşınırız." dedi Perihan Hanım Luka'nın üzerine gitmek istememiş olacak ki.

Gözlerindeki endişe bana Luka'nın babasını daha yeni sayılabilecek bir zamanda kaybettiğini hatırlattı.

Babasız büyümüştüm. Anlayabiliyordum ama ben en azından hiç böyle bir şeyi tatmamıştım ve eksikliğini çekmiyordum.

*

"Balım..." dedi ablam sarılırken. Öğle yemeği için bir restoranda buluşmuştuk. Beni geçerken Kuzey abi bırakmıştı.

Ayrılmadan önce ablamı yanağından öpmüş ve öyle sandalyeme geçmiştim.

"Nasıl geçti ilk hafta?" dedi eliyle garsonu yanımıza çağırırken.

"Sıkıcı, korkunç, gereksiz..." dediğimde ablam güldü.

Bu sırada da garson yanımıza gelmiş ve siparişlerimizi almıştı.

Ben kıymalı kaşarlı pide isterken, ablam kuşbaşılı istemişti.

İkişer tane de ayran ve ortaya bir salata istediğimizde garson yanımızdan ayrılmıştı.

Bir HayliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin