Gözlerim yavaşça kapanırken, anneme ve babama kavuşacağımı düşünerek gülümsedim...Gözlerimi güçlükle açtığımda, bir hastane odasındaydım. Yüzümün sağ kısmı acıyordu. Gözümün biri de kapalıydı. Kalkmaya çalışarak kıpırdandım. Sol omzumun acısı daha fazla hareket etmemi engelledi. Geri yattım. Bacağım da sarılıydı. Ne olduğunu hatırlayamadım. Sonra her şey aklıma bir bir geldi. Keşke hatırlayamasaydım. Aklıma yaşadıklarım gelince yine ağlamaya başladım.
Hava aydınlıktı. Odaya hemşire geldiğinde, "Ben buraya nasıl geldim, ne oldu bana" diye sordum göz yaşlarımın arasından. Hemşire "Sakin olun, iyisiniz. Yol çalışması için açılan çukurlardan birine düşmüşsünüz. Kırığınız yok. Düştüğünüz yerin yüksekliğine bakınca, mucize sayılır. Yüzünüzdeki yara biraz derin olduğu için iyileşmesi biraz zaman alacak. Omzunuz ve bacağınız, yüzünüze oranla daha iyi. Birkaç gün dinlenmeniz gerek, vücudunuz bitkin düşmüş" dedi gülümseyerek.
"Benim birkaç günlük vaktim yok maalesef" dedim kısık bir sesle. "Annem ve babamı kaybettim, onlara karşı son görevimi yerine getirmeliyim" dedim. Nasıl yapacaktım bilmiyordum.
"Ne zamandır buradayım" diye sordum.
"Dün akşam üzeri getirildiniz" dedi.
"Saat kaç?" dedim.
"Akşam 8" dedi. Bir anda ayaklanarak, kalkmaya çalıştım. Canım çok yanıyordu ama umursamadım.
Hıçkırıklarım artarken "Beni beklemişlerdir, nasıl ulaşacağım onlara, hemen bulmalıyım" derken, hemşire kolumdan tuttu.
"Sakin olun lütfen, siz uyurken teyzeniz geldi. Cenaze işleriyle ilgilenmek için, gitmesi gerektiğini, daha sonra tekrar geleceğini söyledi." dedi.
"Teyzem mi?" dedim şaşırdığım sırada kapı açılmıştı. İçeri tanımadığım bir kadın ve adam girdi. Kadın üzgün görünüyordu. Adam daha çok umursamaz gibiydi.
Kadın yanıma yaklaştı elimi tuttu ve "Nil, güzelim, benim teyzen İmren. Keşke böyle tanışmasaydık," dedi. Dilim tutulmuş gibiydi. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Hiçbir şey söyleyemedim.
"Şaşkınlığını anlıyorum kızım, ablamla görüşmediğimiz için tanışamadık" diyerek es verdi. "Kazadan sonra seni aramışlar, görüşmüşler ama sonra bir daha ulaşamamışlar. Bana ulaştılar. Ablamla görüşmesek de ona karşı son görevimi yerine getirmek istiyorum. Her şey hazır yarın cenazemiz var. Dinlenmeye çalış yarına kadar" dedi. Gözünden bir damla yaş aktı.
Bende ağlamaya başladım ve "Teşekkür ederim" diyebildim.
Ertesi gün teyzem beni çıkarmak için yine geldi. Beraber mezarlığa gittik. Yüzümdeki sargı görüşümü kapatıyordu. Annem ve babamla vedalaşmak, yapmak istemediğim ama mecbur kaldığım bir durumdu.
Son kez benden gidiyorlardı...
Defin sonrası herkes başsağlığı dileyip gitmeye başladılar. Teyzem, "Bundan sonra yalnızlık yok Nil'ciğim ben varım. Seni yalnız bırakmayacağım" dedi ve bana sarıldı. Ben de ona sarılarak karşılık verdim. "Hadi gidelim" dedi.
"Onlarla vedalaşmalıyım. Sen git, ben sonra geleceğim" dedim. Anlayışla gözlerini kapatıp, başını salladı.
O gidince, ailemle baş başa kalmıştık. Yan yana olan mezarların arasına girip uzandım. Konuşmak istemedim. Öylece kaldım. Küçükken erkenden uyanıp, yatak odasına koşup, ikisinin arasına yatardım. İkisi de beni gıdıklayıp, bana sarılırlardı.
Bekledim...
Kimse kollarını uzatıp bana sarılmadı...
Ne kadar süre öyle kaldım bilmiyorum. Üşümeye başlamıştım ama kalkmak istemiyordum. Birisi bana sesleniyordu. Sesin geldiği yöne bakınca Caner olduğunu gördüm. Kendime gelip yavaşça doğrulmaya çalışırken Caner yardım etmek için kolumdan tutmaya çalıştı. Sertçe onu ittirdim. Ondan gelecek hiçbir yardımı istemiyordum. "Nil, yapma böyle. Ben seni çok seviyorum, yanında olmak istiyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomanceHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...