27. BÖLÜM - KABUS MU? RÜYA MI?

116 8 0
                                    

Bunu Ela'nın istediğini anladım. Olduğum yerde kaldım. Adım atamadım. Bana bu kadar mı kızmıştı? Ah benim güzel sevgilim, biraz daha sabretseydin, bana asla kızmazdın. Şimdilik istemiyorsan, bende beklerim.

Bu kez değil.
Bu kez sevdiğim, ve öyle düşünüyorum ki sevildiğim ilişkime, ne pahasına olursa olsun, sahip çıkacağım...

Biraz sonra doktor ve İpek aşağı indiler. "O nasıl?" diye sordum doktora.

"İyi merak etmeyin, üşütmüş, iğne yaptım. Serumda taktım, sabaha iyileşmiş olarak kalkar" dedi bana gülümseyerek.

İçim rahatlamıştı. "Çok teşekkürler doktor bey" dedim bende gülümseyerek. İpek doktoru kapıya kadar geçirip yanıma geldi.

"Ela seni görmek istemiyor. Aradım ama açmadın. Şimdi git, biraz sakinleşince gelirsin" dedi. Oda üzgün görünüyordu ama söylediklerinin kalbime bir ok gibi saplandığının farkında değildi eminim.

"Hayır, onu görmem lazım. Gidemem" dedim. Sesimi ben bile zor duyuyordum. Sesim çıkmadı boğazımdan.

İpek derin bir nefes verdi. "Tamam ama biraz bekle, şimdi iğnenin etkisiyle uyur. O zaman görürsün, olur mu" dedi. Olumlu anlamda kafamı aşağı yukarı salladım. "Sen salona geç, ben sana haber veririm" diyip merdivenlere yöneldi.

Bende peşinden gidince bana döndü, "Hadi ama, inan bana şimdi seni görmesi senin için de onun içinde iyi olmaz" dedi kendinden emin bir sesle. Tam arkasını dönmüş gidecekten aklına yeni bir şey gelmiş gibi düşünceli bir şekilde bana döndü. "Onu bir enkaz başında buldum, 'Ay Işığı' diye ağlıyordu. Sen biliyor musun?" diye sordu.

"Evet de yıkılmış mı orası?" çok şaşırmıştım. Ela zaten üzgün bir halde oraya sığınmaya çalışıp, orasınıda yıkık gördüyse, çok üzülmüştür. Üzüntüyle başımı sallayıp, salona yöneldim. "Ha bu arada, siz gelmeden önce, Ela bacaklarım sızlıyor demişti. Krem sürelim dedim ama dinlenince geçer dedi. Haberin olsun diye söylüyorum" dedi hafif ve zoraki bir gülümsemeyle. Bu durum beni daha çok telaşlandırdı.

"Şimdi nasıl" diye sordum sabırsızlanarak.

"Şimdilik şikayeti yok, merak etme" diyip merdivenleri çıkmaya başladı. "Ah bu aşıklar, sizinle ne yapacağım acaba ben" diye söyleniyor, duymadığımı sanıyorsa, yanılıyordu. Bu sitemli sözlerine sevineceğim aklıma gelmezdi. Demek ki Ela da beni seviyor diye düşünerek salona geçtim.

Koltuğa oturup beklemem gerekiyordu ama zamanın bana garezi vardı sanki, akmıyordu bir türlü. Çıkıp yukarıda beklemek istedim. Merdivenden çıktım, kapısının önündeydim. İçeriden sadece Mert'in sesi geliyordu. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu galiba. Birkaç dakika daha konuştu ve sessizlik hakim oldu.

İpek odanın kapısını açınca beni karşısında gördü. Önce şaşkınlıkla havalandı kaşları, sonra çıkacağı odaya göz atıp, hafif çattığı kaşlarla bana döndü. Sitem eder gibi bakıyordu. Mert'le ikisi odadan çıkıp, kapıyı kapattı ve "Ben sana ne dedim? Bu kadar daha bekleyemedin mi aşağıda?" bana hem kızan, hem hak veren sitemli bir nefes verdi. "Neyse" yumuşadı ve hafif gülümsemeye başladı. "Serumu bitti çıkardım. Uykuya daldı, hadi gir ama fazla kalma, seni fark etmesin. Bana çok kızar" dedi.

"Tamam merak etme" dedim.

"Mert şimdi gidiyor, bende yatacağım. Sabah olmak üzere, biraz dinlenelim. Sen de yanından çıkınca eve gidersin. Beni bekleme"

AY IŞIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin