Sanki onların arasında, paylaşılamaz biri olmuştum. İkisi de bir anda hayatıma girmiş ve tek ailem olmuşlardı...
İyi ki...
İpek odadan çıkmadan önce yanıma geldi. Yine o mahcup ifadeyle "Seni üzdüğüm için tekrar özür dilerim ve seni çok sevdiğimi bilmeni isterim" dedi.
"İpek'ciğim asıl böyle yaparak beni üzüyorsun. Olan hiçbir şey senin suçun değil. Kendini suçlamaktan vazgeç" derin bir nefes aldım "Benim senden başka dostum yok. Beni sevdiğini de biliyorum canım. Bunu bana hissettiriyorsun. Ben sana ne kadar hissettirebiliyorum, bilmiyorum ama bende seni çok seviyorum. Yani tanıdığım kısacık zamanda çok sevdim" dedim. Sıkıca sarıldık. Beni öptü ve gitti.
Okan Bey karşıdaki koltukta oturuyordu. "İpek'le böyle güzel anlaşmanıza çok sevindim. Çok iyi kızdır. Fedakar, çalışkan ve her şeyden önemlisi iyi bir insan. Tabii yine de alınıyorum artık söylediklerine. Sanki yanında bir tek İpek varmış gibi" dedi, bana tek kaşını kaldırırken gülümsüyordu. Bende ona gülümsedim.
"Sizin de hakkınızı ödeyemem, hiç tanımadığınız biri için yaptıklarınız.... Size bunu nasıl ödeyebilirim, bilmiyorum" dedim.
Mahcup bir şekilde başımı önümü eğdim. "Heey! Üzülmek, düşünmek yok Nil Hanım" dedi şakacı bir tavırla. Başımı kaldırıp ona gülümsedim. "Ben hiçbirini, karşılığını ödemen için yapmadım" dedi ciddi sesiyle.
"'Teşekkür ederim' demek yetmez biliyorum. Size nasıl teşekkür etmeliyim bilmiyorum" dedim mahcubiyetle.
"Teşekkür meselesini bir düşünebiliriz aslında" dedi şakayla. Sonra düşünür gibi gözlerini kıstı. Merakla kaşlarımı kaldırıp söyleyeceklerini dinlemeye koyuldum. "Madem bu kadar teşekkür etmek istiyorsun, iki taksitle bana teşekkür eder, hem de borcunu ödersin" dedi.
"Nasıl" diye sordum. İlgim hoşuna gitmiş olacak ki, bu durumdan memnun görünüyordu.
Odadaki koltuktan kalkıp, yanıma doğru geldi. Yatağımın ayak ucuna oturdu. "Şöyle ki; önce bana bir söz vereceksin. Ne olursa olsun, yaşamaktan, mutlu olmaktan vazgeçmeyeceksin. İkincisi de bana her şeyi anlatacaksın. Evet, bana kısa bir özet geçmiştin ama her ayrıntıyı bilmek istiyorum, tabii sende anlatmak istersen" dedi. Kaşlarım havalanmıştı. Onu dinliyor, hiçbir şey söyleyemiyordum. Ben cevap vermeyince, "Bu ikinci madde hem benim merakımı giderecek, hem de sana iyi gelecek. İçinde biriken zehir, dışarı aksın artık. Bu kadar üzülmek yeter" dedi.
Anlatmalı mıydım bilemiyorum. "Neden merak ediyorsunuz" dedim dümdüz, ifadesiz bir yüzle. "Hayatımın bildiğiniz kadarı bana acımanıza yetmiş. Bence sırf bana acıdığınız için yardım ediyorsunuz" dedim duygusuz bir sesle. Gözlerindeki kalp kırıklığını gördüm sanki. Yanıldığımı düşündüm.
Ben kimdim ki o bana kırılacak?
"Hayır. Ben sana hiç acımamıştım. Senin gözlerin anlam veremediğim, farklı şeyler anlatıyordu sanki. Ben... Yalnızca... Neyse önemli değil. Ama şunu bil ki ne ben ne İpek, kimse sana acımıyor" dedi ve kapıya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.
Arkasından seslendim "Okan Bey" beni duymamazlıktan geldi ve çıktı gitti.
Yine ön yargıyla hareket etmiştim. Onu ilk gördüğümde de böyle yapmıştım ve pişman olmuştum. Yine pişmanlık içindeydim. Onun gerçekten kalbini kırmıştım. Bir şeyler yapmalıydım. Ona borcum giderek artıyordu. Ve ben bu borcu arttırmak için elimden geleni yapıyordum.
Fizik tedaviyle ayağa kalkmaya başlamıştım. Acılarım azalmaya başlamıştı. Ama birinin desteği olmadan kalkamıyordum. Ona gitmek istiyordum, ama ondan yardımda alamazdım. Kendim kalkmaya karar verdim. Koltuk değneklerimi yanıma çektim. Yataktan doğruldum. Koltuk değneklerimi iki yanıma yerleştirdim ve ağırlığımı onlara verdim. Bacağımı ileri ittim. Adım atmaya çalışırken, dengemi kaybedip, sert bir şekilde yere düştüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomanceHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...