Sabah gözlerimi açtığımda İpek odamda Ben uyumadan önceki oturduğu koltukta oturuyordu. Uyandığımı görünce "Günaydın" dedi.Ona gülümseyerek "Günaydın, saat kaç" diye sorduğum.
"Saat 8'e geliyor" dedi.
"Sen ne zaman geldin" diye sordum.
"Dün gece pek uyuyamadım, sabah erken kalktım yanına geleyim dedim. Bir saattir burada oturuyorum" dedi hafif gülümsüyordu. Ben de ona gülümsedim yatakta toparlanmaya başladım sırtımı dikleştirdim, yastığa dayadım. "Bugün nasılsın ağrın var mı? Dün çok kötüydün"
"Bilmiyorum şu an ama dünkü ağrı gözümü öyle korkutuyor ki, ayağı dahi kalkmak istemiyorum. Bugün seans kabus gibi geçecek eminim" dedim sitemli sözlerle. Endişeli gözlerle bana bakıyordu.
"Bugün seans yok sen uyurken doktorun geldi dünkü halinle bugün seans yapamayacağını ama yorulmadan küçük egzersizler yapabileceğini söyledi"
Üzerimden yük kalkmış gibi hissediyordum. Derin ve sesli bir nefes verdim. "Bu çok iyi oldu. Hiç halim yoktu" dedim. İpek'in gözlerinde endişeden başka bir şey daha vardı, çözemiyordum ama soramamıştım da.
"Acıktın mı, kahvaltı yapalım mı?" diye sordu. Ona gülümseyerek kafamı salladım. O da bana gülümseyerek yanıt verdi. Odadan çıktı. Biraz sonra kahvaltıyla beraber geri geldi. Kahvaltımızı yaptıktan sonra yine koltuğa oturmuştu. İpek hiç bu kadar durgun olmamıştı.
"İpek senin canın mı sıkkın. Ne oldu? Çok durgunsun" diye sordum. Meraklı gözlerle ona bakıyordum ama bir süre gülümseyerek baktı sessizliği bile korkutuyordu. "İpek beni korkutuyorsun. Neler oluyor? Bana söylemediğin başka şeyler de mi var?" En son bana ben olmadığımı söylediklerinde böylelerdi.
"Hayır tatlım hiçbir sıkıntı yok. Dedim ya dün gece uyuyamadım, yorgun hissediyorum" gülümseyerek söylediği için biraz içim rahatlamıştı.
"Eminsin değil mi?"
"Eminim merak etme. Hatta izin verirsen uyumak istiyorum"
"Ha yani gerçekten o kadar yorgunsun?" soru sorar gibi söylemiştim ama cevabını beklemeden "Niye uyuyamadın ki mühim bir şey yoktur inşallah?"
"Aslında mühim ama şimdi değil. Önce biraz dinleneceğim sonra yapmam gerekeni yaparım" kendinden emin konuşması beni ona hayran bıraktı.
"Tamam canım, bugün sana izin veriyorum" bilmiş bir tavırla. "Mert'le biraz yürürüz. Hem egzersiz olur, hem Mert'i biraz tanımak istiyorum bakışları senin gibi sıcak. Sahi sence Mert nasıl biri?" düşünür gibi yaptı.
"Iıı, saygılı, özenli, işini iyi yapan, merhametli biri" verdiği cevap onun için öylesineydi ama ben ondan bir ipucu alabilmek için sormuştum.
Mert hakkındaki düşünceleri hoşuma gitmişti. Ona gülümseyerek başımı aşağı yukarı salladım. Eminim, bir anlam verememişti ama üzerinde de durmamıştı. "Hadi sen git, dinlen. Seni böyle görmeye alışkın değilim" kızar gibi yaparak güldüm. Bana yaklaştı. Yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Üzülme, her şey geçecek" diyerek beni şaşırttı. Neye üzülebilirdim ki. Kalakaldığım için, soru soramadım. O da çıktı ve gitti.
Neden bahsediyordu ki? Benim üzülecek çok şeyim vardı belki ama şu anki gündemim Okan'dı. İpek'e onunla ilgili bir şey sormamış ve söylememiştim. İçine mi doğmuştu? Neyse şimdi bununla uğraşamazdım. Hazır İpek de yokken Mert'le konuşmalıydım.
Bacaklarımı yavaş yavaş hareket ettirmeye başladım. Ağrılarım hafifti. Bu güzel haberdi. Katlanılır derecedeydi. Yine de doktorun verdiği ağrı kesici ilaçları içmiştim. Sonra her zamanki yerinde olan Mert'i çağırdım, odaya geldi. "Mert bugün bana sen dadılık yapacaksın" Omuzlarımı kaldırıp "Üzgünüm" diye ekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI
RomanceHayatı bi anda alt üst olan bir kız... Hayatla, vazgeçiş arasındaki adımları... Ona seçmesi gereken tarafı göstermek isteyen, yeni hayatının güzel olması için uğraşan bir adam...