Sabah uyandığımda saat 9.53'tü. mutlu bir güne uyanmıştım. Neden mi? Çünkü henüz sabahtı yani bir şey olmamıştı.
Bakalım bugün ne yaşayacağım. Diyerek günlük rutinlerimi halledip mutfağa geçtim.
Nedense bugün kahvaltı yapmak istemiyordum. Belki az sonra yeme isteğim gelir diye şuanlık kahvaltı işimi erteleyip dünden kalan bulaşıklarımı yıkayacaktım.
Evde tek yaşadığım için ve tek olduğum için de pek bir bulaşık olmuyor o yüzden bulaşık makinesi almak istememiştim.
Bulaşıkları yıkarken telefonuma mesaj geldi fakat pek umursamadım. En fazla yan komşum Kerim yazardı, ki o da canı sıkıldığı için yazıyordu, önemli bir şey olduğu zaman ise arardı. Bu yüzden mesaja bulaşıklarımı bitirip bakacaktım.
Birkaç saniye sonra telefonumun zil sesini duydum, Alptuğ arıyordu...
Duymamazlıktan gelip işimi yapmaya devam ettim.
İşim bittikten sonra ellerimi kurularken apartmanda ses duydum Kerim'in sesiydi. Kimle kavga ediyordu sabah sabah bir de!
Ellerimi hemen kurulayarak kapımı açtım ve gözlerimi far görmüş tavşan gibi açtım. Çünkü Kerim'in karşısında Alptuğ vardı.
Bunun ne işi vardı burada ya!
Onlara baktığımı anlamış olacaklar ki ikisi de bana baktı, ardından Alptuğ, Kerim'e sarıldı.
"Canım arkadaşım!" Dedi ve hemen ayrılayarak yanıma geldi.
O sırada Kerim de yanımıza gelirken "Ben de tam sana gelecektim." Dedi, gülümseyerek.
"Tabii, buyur geç." Dedim.
O içeri geçerken Alptuğ da onun peşine takılıp yanımdan geçecekti ki kolundan tutup geri çektim.
"Hayırdır, sen nereye?" Dedim, tek kaşımı kaldırarak.
Kolundaki elime bakıp hafifçe güldü ve bana bakarak "Bende sana geldim, olamaz mı yani?" Dedi ve aklına bir şey gelmiş olacak ki devam etti. "Hem benim buraya gelmemin bir sebebi var." Dedi,
"Allah Allah, öyle mi? Neymiş o?" Dedim, yapmacık merakımla.
"Mesaj yazdım, bakmadın; aradım, açmadın. Bence gayet mantıklı sebepler." Diyerek, içeri geçti. Bende kapıyı kapatıp içeri geçtim.
Alptuğ ve Kerim iki ayrı tekli koltuklara otururken bende ikili koltuğa geçtim.
Oturduğumuzdan beri 'sadece' bana bakıyorlardı bende onlara bakıyordum. Ve birinin bu bakışmayı kesmesi gerekiyordu!
"İstemiyor gibi olmasın ama niye gelmiştiniz?" Diye sordum, kibarca.
"Az önce söyledim zaten." Deyip göz kırptı. Gözlerimi devirdim. "Bana değil arkadaşına sor." Dedi.
İçimden oflayıp Kerim'e döndüm.
"Eee bende öylesine gelmiştim." Dedi, ardından aklına bir şey gelmiş gibi tekrar söze girdi. "Kahve," deyip duraksadı ardından "Kahve içmeye gelmiştim." Dedi.
Alptuğ'un sessizce güldüğünü görünce 'ne var?' der gibi yüzüne baktım. "Pardon." Diyerek gülüşünü gizlemeye çalıştı.
"Dostum," dedi, hala gülmeye devam ettiği için zor konuşuyordu. "Dostum! Bu saatte, buraya kahve içmek için mi geldin!?" Diyerek gülmeye devam etti. Kerim aniden Alptuğ'a döndü.
"Ne var!? Olamaz mı!?" Dedi, Alptuğ'un aksine sinirlenerek. "Gayet normal!" Dedi, kaşlarını çatarak.
Daha fazla gerilmelerine engel olarak "Tamam o zaman şöyle yapalım, siz kahvaltı yaptınız mı?" Dedim, ikisine de bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...