Herkes yine aynı yerine oturmuştu tek değişiklik Alptuğ ve Barış arasında olmuştu. Yer değiştirmişlerdi, Alptuğ yanıma oturmuştu.
"Ee anlatın bakalım ne oldu dışarıda da bir an da yere düştü bu geri zekalı" dedi, Alptuğ Barış'ı göstererek.
Kaan saklamak istememiş olacak ki konuştu. "Biz dışarı çıktığımızda, ben adamların yanınan bir şey konuşmak için gideceğim an Barış beni durdurarak gel kapıyı dinleyelim dedi." Kaan ona esefle bakıyordu.
"Ben de olmaz dedim sonuçta özel konuşacaktınız. O yüzden çıkmıştık. Daha sonra beni ikna edip kapıyı dinlemeye başladık ama bu salak kolunu kapı koluna yaslayınca kapı açıldı." Derken ona kaşlarını çatarak bakıyordu.
Alptuğ ise Barış'a dönerek "Yaptığın iyi bir şey değildi ama şuan çok mutluyum senin bu saçma sapan şeylerin yüzünden moralimi bozamam." Dedi, gülerken.
Barış ise "Kızı kaptın beni sattın, bakıyorum da!" Dedi, kaşlarını çatarak.
Ben de gülerek "Kaptığı falan yok." Dedim.
"Maalesef evet, henüz kapamadım." Dedi, bana dönüp göz kırparak.
"Zor kız ha?" Dedi, Barış.
Kaşlarımı çatarak cevap verdim. "Zor kız mı? Ne alaka?" Barış'a dönüp tekrar konuştum. " Bence bir teklifi hemen kabul eden kız; kolay kız değil, aptal kız oluyor."
Barış ise "O niyeymiş?" Dedi.
"Çünkü daha karşısında ki kişiyi tanımamış oluyor. Belki sana zarar verecek. Hem bunlarda önce iki kişinin birbirini tanıması gerekiyor." Dedim.
Barış ise ıslık çalarak "Kıza bak! Bu kız bizi çok kötü yapar benden demesi." Dedi.
Ne alakaydı?
Alptuğ ise gülümseyerek bana baktı. "Bence de, haklı." Dedi.
"Hanımcılık kazanacak desene!" Dedi, Barış. Eğlenirken yine sesini fazla kaçırmıştı.
Alptuğ ise bir şey söylemedi.
Kaan'ın telefonu çalınca telefonu açtı fakat rahat edememiş olacak ki ayağa kalktı o kalkınca Alptuğ da kalktı. Ve ikisi birlikte mutfağa gitmişlerdi.
Barış ise aniden koluma vurarak "Kız barıştınız demek ki, anlatsana nasıl barıştınız? Ne dedi?" Diye sordu.
Ben de gülerek olanları anlattım o ise "Zor kızı oynasaydın ya." Dedi, ciddi olmayan tavırla.
Gözlerimi devirdim. "Tamam be şaka yapmıştım, hemen gözlerini devirme!" Dedi, Barış. Güldüm.
Birkaç saniye sonra Alptuğ ve Kaan mutfaktan çıkıp bir şey demeden hızlı adımlarla dışarıya çıkmışlardı. Camdan gördüğüm kadarıyla da Alptuğ ilk önce kapının önündeki korumalarla konuşup arabasına binip bahçeden çıkmıştı.
Barış'a dönüp ne oluyor anlamında başımı salladım. O da telefondan başını kaldırarak bana baktı. "Ben de bilmiyorum." Dedi ama daha çok biliyor gibiydi.
"Kötü bir şey olmadı değil mi?" Dedim.
Kaşlarını kaldırıp indirip, "Yok yok olmadı, merak etme sen." Dedi.
Telefonumu cebimden çıkarıp Alptuğ'u aradım. Çaldı. Çaldı. Çaldı fakat açmadı.
Mesajlar kısmına girip 'Neredesiniz? İyisiniz değil mi?' yazıp telefonumu kapattım ve tekrar kot pantolonumun arka cebine koydum.
Barış'a dönüp "Kahve ister misin?" Diye sordum.
"Olur." Dedi.
Ayağa kalkıp mutafağa gittim. Su kaynatıp iki kupanın içine döküp ardından kahveleri içine boşalttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...