18. Bölüm

4 1 0
                                    

Saate baktığımda 19.07 olduğunu gördüm. Alptuğ ile birlikte salonda oturuyorduk. Ben telefonumda ki eski resimlere bakıyordum, Alptuğ ise tabletiyle bir şeyler yapıyordu.

Telefonumda görünen eski resmi yana kaydırınca başka bir eski resmimle karşılaşmıştım. Resim 2015 de çekilmiştim. Telefonumda aileme ait hiçbir resim yoktu. Çünkü onlarla resim çekilmemi istemezlerdi. Ben hep dışlanan çocuktum. Madem dışlayacaklardı niye beni yetimhaneye vermediler. En çok da buna üzülüyordum. Kim bilir belki oraya gittiğim de daha mutlu, huzurlu olacaktım.

"Güneş." Dedi, Alptuğ.

Düşüncelerimi bir kenara atıp "dalmışım, efendim?" Dedim.

Alptuğ bana kısaca baktıktan sonra "biraz saçma olabilir sorum kusura bakma. Hiç alkol tarzı bir şeyler içtin mi?" Diye sordu.

İsmini hatırlamadığım birkaç şey içmiştim. Mümkün olduğunca da içmemeye çalışıyordum. "Önceden denemiştim." Dedim, kısaca.

Kafasını sallayıp "bugün birkaç arkadaşımı çağırmak istiyorum, eğer müsaitsen?" Dedi.

"Burası senin evin bana sormana gerek yok ki?" Dedim.

"Tapusu ben de olabilir ama bu evde birlikte yaşıyoruz, eğer rahatsız olursan çağırmam tabii?"

Benim de kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. "Olmam, niye olayım ki? Çağır tabii ki." Dedikten sonra dudaklarımı yaladım. Gözleri dudaklarıma kaydı. Gözlerimi kaçırdım. "Onlar gelince yukarıya çıkarım hem daha rahat olursunuz."

Düşüncem hoşuna gitmemiş olacak ki kaşlarını çattı. "Yukarıya çıkmanı gerektirecek bir şey yok. Sevdiğim kızı arkadaşlarımla tanıştırmak isterim."

Niye bilmiyorum ama bi garip hissettim. "Şey... yani... tamam olabilir... yani olur." Derken parmaklarımla oynuyordum.

O ise bana gülerek bakınca daha da utandım. Mutfağa gitmeye karar verdim. "Su içeceğim de... mutfa-" derken sözümü böldü.

Gülerek "tamam tamam git." Dedi.

Niye açıklama yapmıştım ki?

Hızla mutfağa gittiğim de dolaptan su bardağı alıp içine su doldurdum. Bardağı ağzıma götürdüğümde birkaç yudum aldım ardından mutfağın girişime baktığım da Alptuğ'u gördüm.

Yutkunamadım. Su boğazımda kaldı. Öksürmeye başladım. Yanıma gelene kadar öksürmem bitmişti.

"Bu kadar etkileyici olduğumu tahmin etmiştim, baksana nefes bile alamadın." Dedi. Hala gülüyordu ve bu benim sinirimi bozuyordu.

"Egolusun. Çok egolusun. Daha çok egolusun." Dedim sinirle.

"Anladım, çok egoluyum." Yine gülüyordu.

"Niye sürekli gülüyorsun?"

"Hayata mutlu tarafından bakarak eğleniyorum diyelim ona..." dedi. Göz kırptı.

"Benimle de mi eğleniyorsun?"

Anında "hayır Güneş. Nereden çıkardın bunu?" Ciddileşti.

"Öyle söyleyince ne bileyim,"

"Neyse ben bizimkileri arayayım." Dedi ve içeri gitti.

Bardağı tezgaha bırakıp mutfaktan çıktım. Kalbim niye bu kadar hızlı atıyordu. Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım. "Aptal şey, yerinde dur!" Diye çıkıştım. Fakat sesli konuşmuş olacağım ki telefonla konuşan Alptuğ bana baktı. Yerime geçerken "kusura bakma, devam et sen." Dedim.

Karşısında ki kişi ne dediyse Alptuğ kaşlarını çattı. "Haddini bilmeye ne dersin Barış'çığım."

Barış'ı dinledi. Sahteden kahkaha atarak "hadi topla bizimkileri gelin." Dedi.

KARANLIĞIN GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin