Işık ile hala birbirimize sarılmış duruyorduk. Ben ağlıyordum o ise beni teselli etmek için doğru kelime arıyordu. Çünkü dediği hiçbir şey de acım dinmiyordu.
Işık'tan ayrıldığım da ağlamam durmuştu.
Işık ise daha fazla yaramı deşmek istemediği için "Abimle aranızda olanlara maalesef karışamam ama şunu bilmelisin ki abim seni çok seviyor. Söylemese bile gözlerinden anlaşılıyor." Dedi ve ayağa kalkıp "Aşağıda görüşürüz." Diyerek kapıyı açtı ardından kapıyı kapatıp gitti.
Banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp kuruladıktan sonra aynada kendime bakarak dağılan saçlarımı düzelttim ve aşağı inmek için odadan çıktım.
Merdivenleri bitirdiğimde Alptuğ üçlü koltuğun kenarında, Kaan ikili koltukta, Işık ise tekli koltukların birinde oturuyorlardı. Ben de üçlü koltuğa yani Alptuğ'un oturduğu koltuğa geçtim o koltuğun sağ tarafında ben ise sol tarafında oturuyordum.
Kimseden ses çıkmıyordu ki kapı açıldı. İçeriye Barış girdi. Gülüyordu ki bizim gülmediğimizi görünce o da gülmeyi bıraktı.
Ayakta bize bakarken "Ne oluyor? Niye bu kadar üzgünsünüz? Öldüğümü mü sandınız?" Dedi, gülerek. Alptuğ ona ters ters baktığında Barış ikimizin ortasına oturdu ve ilk bana ardından Alptuğ'a dönerek "Yaşıyorum canımsular üzülmeyin artık." Dedi.
Barış tekrar ikimize bakarak "Anladım," dedi son harfi uzatarak. "Ben anladım sizi."
"Ne anladın amına koyayım!?" Dedi, Alptuğ.
Barış kahkaha atarak "Benden bir şey kaçmaz canımsu." Dedi. "Küsmüşsünüz birbirinize," dedi. Sanki gizli bir olayı çözmüş gibi büyük bir sevinçle.
Alptuğ bana baktı, ben ona bakmadım ardından Barış'a baktı. "Biz sen miyiz Barış?" Dedi.
"Doğru ben değilsiniz. Ben olamazsınız zaten!" Dedi, çenesini ve omuzlarını daha da dikleştirerek. Alptuğ sabır diledi.
"Kırgınım biraz, küs değiliz." Dedim, açıkça.
Barış bana baktı ardından Alptuğ'a dönüp kaşlarını çatarak "Ne yaptın kıza da kırgın sana?" Dedi, sinirle.
"Boş versene Barış. Önemli değil zaten." Dedim. Tekrardan kavga kaldıracak gücüm yoktu.
Barış ise tekrar bana dönerek "Nasıl önemli değil? Bu aptal senin gibi güzel bir kızı kırmış, nasıl önemli değil!?" Dedi.
"Seni bi' kırdım mı görürsün o zaman kırılmayı!" Dedi, Alptuğ.
"Tamam bir tanem özür dilerim." Diyerek Alptuğ'a sarılmaya çalışırken Alptuğ ona nasıl bakmış olacak ki yavaşça geriye çekilip yerine oturmuştu ancak Alptuğ'dan korkmuş olacak ki biraz daha benim tarafıma doğru çekildi.
"Siz buna nasıl dayanıyorsunuz? Vahşi gibi bakıyor!" Dedi, Alptuğ'u göstererek.
Işık ve Kaan gülerken tek gülmeyen Alptuğ ve bendik.
"Sen nasıl girdin yine buraya? Ben o adamlara demedim mi seni eve almasınlar?" Diyerek ayağa kalkt.
"Kaslarımı gösterince hepsinin ağızlarının suları akarken ben de hızlı hızlı eve girdim." Dedi, Barış. "Sana da gösteriyim mi?"
Alptuğ kaşlarını çattı ardından yüzünü buruşturarak dışarıya çıktı.
Barış anında bana dönerek "Anlatsana, ne oldu?"
Her şeyi kısaca anlatıp bitirdikten sonra Barış "Tamam, yeter ağlama." Dedi.
Olayı anlatırken, aklıma o an geçirdiğim krizler gelince ağlamaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...