Onları götürürken Alptuğ da hala burada olan adamlarına işaret verdi. Onlar da çıktıkları an Alptuğ hemen yanıma gelip bana sarıldı. Ben de ona sarıldım.
"Çok korktum." Dedi. Kalbi çok hızlı atıyordu, korkudan olsa gerek.
"İyiyim ben Alptuğ." Dedim.
Benden ayrılıp bana baktı, bir yerimde bir şey var mı diye.
"Ben de iyiyim Alp çok sağ ol!" Dedi, imayla. Alptuğ ona cevap vermeyince ondan umudu kesip bana döndü. "Kız sen bu hareketleri nereden öğrendin!? Ben boşuna demiyorum bu kız bizim sonumuz olacak diye!" Dedi, hayretle.
Gülümseyip "Ne alakası var?" Dedim.
"Alptuğ! Şuna bak bir de çok mütevazi!" Dedi, yanıma yaklaşırken.
Alptuğ'a baktığımda o da gülüyordu.
Barış yanıma geldiğinde yanağımdan makas alıp dışarı çıktı. Ardından Alptuğ da bana 'görüşürüz' diyerek çıktı.
Nereye gidiyorlardı?
Pencereden ön bahçeye baktığımda sadece dört koruma vardı, bana kapıyı açmayan kapıda duran korumayla birlikte beş yapıyordu.
Barış'ın bana söyleyip ama gitmediğim yeri merak edip aşağıda ki merdivenlere doğru indim. Sağdan ikinci kapıyı açtığımda içerisi genişti fakat cam yoktu sadece iki koltuk vardı. İçeriye girdim.
Ne olarak kullanıyorlardı burayı?
"Merhaba Güneş hanım." Dedi, kapıcı olan koruma. Yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu.
Niue gelmişti buraya yasak değil miydi?
"Niye gelmiştiniz?" Diye sordum. Anında boğazıma yapışıp sert bir şekilde duvara çarptı. Acıdan dolayı inledim.
"Ne yapıyorsun!?" Dedim bağırarak ve kurtulmaya çalışarak. Boğazımı daha çok sıkmaya başladı.
"Bırak beni!" Dedim. Kurtulmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Çok ustaca eğitilmişti.
"Sen bana nasıl yapmıştın?" Diyerek omuzlarımdan tutup sallayacağı an vazgeçip saçlarıma yöneldi. "Malum boyum uzun olduğu için omuzların bana çok kısa geliyor o yüzden bu güzel saçlarını tutmam gerekiyor." Diyerek saçlarımın iki yanını tutup nir o taraftan bir diğer taraftan çekmeye başladı.
"Bırak saçımı!" Dedim zorlukla.
"Öyle kolay değ-" derken aniden geriye doğru savruldu. Alptuğ üzerine oturmuş yumruklar savuruyordu.
"Senin ölümün benim elimden olacak!" Diye bağırdı, Alptuğ.
Yere çöküp acıyan saçlarımı tutarak ağlamamaya çalıştım. Titriyordum.
"Güneş, güneş, yine yapma kendine gel!" Diye sayıklayarak yanaklarıma vurmaya başladım.
İçeriye başka bir adam girip yerde baygınca yatan adamı alıp götürürken Alptuğ yanıma geldi ve iki bileğimi de tutarak kendime vurmama engel oldu.
Hala ağlamıyordum.
Alptuğ beni zorlada olsa ayağa kaldırarak sarıldı. "Güneş, bebeğim... iyi misin?" Dedi.
"Başımı hissetmiyorum.", Dedim ağlamaklı bir sesle.
Alptuğ hemen benden ayrılarak bana ve saçlarıma baktı. Öptü. Her saç telimi öper gibi öptü.
Artık kendimi tutamayıp ağlamaya başladığımda cevabı anlamıştı. "Ben saçlarımı çok temiz ama çok zor uzatmıştım. Kimse saçlarıma dokunmamıştı, dokundurtmamıştım. Ama şimdi..." Diyerek tekrar ağlayarak Alptuğ'a sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...