Benim adım Güneş'ti. Anlamı ise ısı ve ışık veren büyük gök cismiydi fakat ben en büyük yıldız anlamıyla kullanmayı seviyordum. İsmim benim diğer yanımdı.
Sağ tarafımda; mutluluk, sevinç, heyecan, şaşkınlık gibi olumlu duygular yer alıyordu.
Sol tarafımda ise; korku, acı, üzüntü, acımasızlık gibi olumsuz duygularım vardı ve ben sol tarafımı kimseye göstermemiştim.
Alptuğ beni evine getirmişti. Neden diye sorduğum da ise kendi evimde güvende olmayacağımı ve artık seni korumam gerektiğini söylemişti. Bununda nedenini sorduğumda ise her şeyin bir sırası var demişti.
İçimden bir ses ona güven diyordu...
Şu an ise karşımda Alptuğ, onun yanında abisi, benim yanımda ise kardeşi vardı, birlikte oturmuş akşam yemeği yiyorduk. Kimseden çıt çıkmıyordu.
Sessizliği bozan ben oldum. "Şey," dedim, herkese göz gezdirerek. "Ben gerçekten size yük vermek istemiyorum. Ben evime gits-" daha sözümü bitirmemiştim ki Alptuğ sözümü kesti.
Kaşları çattı. "Bunu konuşmuştuk diye hatırlıyorum." Dedi baskın bir sesle.
"Ama," bu sefer Alptuğ'un abisi Kaan kesti sözümü.
"Aması yok Güneş. Bugün olanları Alp anlattı bana ve gerçekten orada kalmaman gerek eğer kalırsan ki biz buna izin vermeyiz ama eğer kalırsan oradan öl-" derken bu sefer Kaan'ın sözünü Alptuğ öksürerek kesti ve abisine kaşlarını çatarak baktı.
"Kısa ve öz olarak orada kalamazsın Güneş! Bence bu konu burda kapanmalı." Dedi, herkese bakarak.
"Korumalarınızdan birkaç kişiyi benimle gönderseniz kapımın önünde dururlar, olmaz mı?" Dedim, son umutla.
"Önemli olan koruma değil, koruma olsa al bütün hepsi seni korusun ama burada önemli olan," derin nefes aldı. "Her neyse, burada kalman gerekiyor işte detaya gerek yok."
"Peki, tamam. Anladım." Çatalımı tabağımın kenarına bırakıp dudaklarıma tebessümümü yerleştirip, "nerede, hangi odada ve hangi katta kalacağım?" Sordum.
Işık, masada ilk kez konuşmayı devralırken "ben kalacağın odayı gösteririm." Dedi ve peçeteyle ağzını nazikçe silip elini bana uzattı "buyrun matmazel!"
Gülerek uzattığı elini tuttum ve yukarı çıkmaya başladık.
Burada birçok oda vardı. Işık solda olan ikinci kapıya getirdi beni. "Hoş geldin yeni odana!" Dedi, sevinçle
Işık benden 4 yaş küçüktü. 20 yaşındaydı.
"Her şey için çok teşekkür ederim." Dedim, minnettarla.
"Ne demek, rica ederiz." Dedi. "İyi uykular."
Işık merdivenlerden aşağı inerken ben de odaya, yeni odama girdim.
Kıyafetlerimi bile evimden alamadan buraya gelmiştik. Bu yüzden üstümdekilerle yatmak zorundaydım.
Yatağa uzanıp hemen yorganın içine girdim fakat uyuyamadım, uykum yoktu bunun nedeni ise saatin 19.21 olmasıydı. Bu saatte kim uyuyabilirdi ki!
Beni sadece babam dövmezdi, annem de döverdi.
"Düşünme Güneş, düşünme! Yapma!"
"Düşünmemem gerekiyor, düşünmemem gerekiyor. Artık güvendeyim. 18'inden sonra onlardan kurtuldun ve izlerini kaybettirdin. Sakin ol!" Dedim, fısıldayarak.
Peki ya kaybettiremediysen, ya seni buldularsa, ya doğru zamanı bekliyorlarsa.
"Güneş kendine gel!" Diyerek, ayağa fırladım ve odada ki banyoya gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...