Aynadan arkamda duran kişiye baktım. "A- Alptuğ..." diye kekeledim. O da bana aynadan bakarken fermuarı hemen çekip, omuzlarımdan tutarak beni kendine döndürdü. Göz göze geldik.
"Ya! Alptuğ!" Dedi sitemle.
"Senin ne işin var burada?" Dedim. Şaşkınlıktan dolayı sesim az çıkmıştı.
"Benim işim sensin Güneş." Dedi. Benim bir şey dememe izin vermeden konuştu. "Hadi çıkar şunu da gidelim."
Elimde olmadan ağzımdan "olmamış mı?" Sorusu çıkmıştı.
"Olmuş, hem de çok güzel olmuş. Kırmızı çok yakışmış sana" Dedi bana memnuniyetle bakarken fakat anında kaşlarını çatarak "ama aynı zamanda da çok kızgınım, o yüzden yumuşamama izin vermeden çıkar şunu!" Dedi ve kabinden çıktı.
Ben gülsem mi ağlasan mı halimle elbiseyi çıkarmaya çalışırken dışarıdan Alptuğ ve Barış'ın az da olsa bağırışlarını duyuyordum fakat ne konuştuklarını anlayamıyordum.
Elbiseyi çıkardıktan sonra askılığa asarak kabinin içinde olan askılıklardan birine astım. Üstümü giyinip kabinden çıktım.
Barış beni görünce Alptuğ ile konuşmayı kesip "almayacak mısın elbiseyi?" Diye sordu.
Gözlerimi kaçırarak "gerek yok." Dedim.
Alptuğ, Barış'ın ensesini tuttu benim de kolumu sıkmayacak şekilde tutarak sürüklemeye başladı. Aslında burada tek sürüklenen bendim çünkü onların koca adımlarına yetişemiyordum.
"Gerçekten arabaya kadar beni böyle mi götüreceksin?" Diye sordu Barış.
"Hey! Bu adam beni de götürüyor, hatta sürüklüyor!" Dedim, Barış'a dönerek.
"Şöyle bi baktım da Güneş, gayet halinden memnunsun." Dedim.
Kaşlarımı çattım. "Pardon da ne varmış benim halimde!"
Alptuğ, "Kesin lan! Kavga edip durmayın!" Dedi sinirle. İkimizde sustuk. "Sinirliyim zaten!"
"Kötü bir şey yapmadık ki ama," dedim, Alptuğ'a bakarak.
Alptuğ bana baktı sadece ve birkaç saniye sonra Barış'ın "bu bakış çok şey anlatıyor Güneş, sus bence." Demesiyle Alptuğ kaşlarını çatarak bakışları Barış'a döndü. "Pardon abi."
Barış'ın arabasının yanına gelince "bin şu arabaya eve git." Dedi Alptuğ. Barış arabanın anahtarını cebinden çıkarırken "hızlı davran biraz, işim var." Diye sitem etti Alptuğ.
Barış hızla arabasının kilidini açtı ardından şoför kapısını açtı ve Alptuğ'a baktı. "Abi madem işin var kız sürüklenmesin peşine, onu da götüreyim evine?" Dedi, sorar gibi.
"Sana ne olm! Bin arabana defol!" Diye çıkıştı.
"Hee ben anladımm!" Dedi Barış. İmayla göz kırptı.
Alptuğ, Barış'ı iteleyince "Tamam tamam gidiyorum, parlama hemen." Dedi Barış.
Barış gaza basıp giderken biz de Arabaya doğru gidiyorduk. "Kolumu bırakabilirsin, gitmiyorum bir yere." Dedim.
Yandan bakarak "kızgınım hala sana." Dedi.
Çok güzel trip atıyordu.
Kolumu bırakıp binmem için arabanın kapısını açtı. Arabaya binerken "2 dakikalık işim var, hemen gelicem." Dedi. Arabanın içine binince kapıyı kapatıp gitti.
Birkaç saniye sonra Barış arayınca açtım. "Efendim Barış?"
"Kıyafetlerinin olduğu çantalar ben de bir ara Alptuğ'a uğrayınca bırakırım." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...