4. Bölüm

14 3 0
                                    

Gerçekten bazen, bazı şeyler için 'ne gerek vardı böyle bir şeye' sorusunu sürekli sorup duruyordum ve şuan yaşadığım şey için de aynı şeyi soruyordum.

"Ne gerek vardı böyle bir şeye?" Bir kaç saniye sonra "iyiyim ben." Dedim.

Alptuğ bana baktı ve hayır anlamında ses çıkartarak "Ne yaparsan yap vazgeçmicem, burada kalacağım." Son sözü söyleyip içeriye telefonla konuşmaya gitti.

Birkaç saat önce Kerimle birlikte içeriden geldiklerinde ne konuştuklarını anlatmamışlardı bana fakat kerim yüzüme bile bakmadan 'görüşürüz' deyince Alptuğ'a bakarak evden çıkıp gitti.

Alptuğ'a nedenini sorduğumda ise bilmiyorum diyordu. Kerim'i aradığımda açmıyordu. Alptuğ da üzüldüğümü görünce 'işi vardır belki o yüzden açmıyordur, zaten giderken bile aceleyle çıkmıştı.' Dedi beni rahatlatmak için, çünkü öyle olmadığını biliyordum.

Az önce ise bugün yanımda kalacağını söylemişti. Bunun üzerine ben de karşı çıkmıştım gerek yoktu çünkü böyle bir şeye ne kadar yok desem de kesin kalacağını az önce dile getirmişti ve yapacağım bir şey yoktu.

İçeriden elinde telefonla geldi ve koltuklardan birine oturdu.

"Eee bu akşam ne yapıyoruz!?" Dedi, bir şey yapmak ister bir sesle.

"Hiçbir şey, ne yapmayı düşünüyordun acaba?"

"Peki madem bir şey yapmak istemiyorsan, evde böyle kös kös otururuz." Dedi, iğneleyerek.

İnanamayarak sordum, "Sen, şimdi, ciddi ciddi, burada, kalacaksın, öyle mi." Dedim, her kelimeyi bastırarak.

"Niye, gitmemi mi istiyorsun? Hoş, istesende gitmem." Diyerek gülmeye başladı.

"Off!" Diye bağırarak telefonumu elime aldım.

Bir süre sessiz oturduktan sonra sigara içmek için cebinden sigara paketini çıkardı ve çakamağını bana doğru uzatarak "Sigara mı yakmak ister misiniz hanımefendi?" Dedi. Bu sorudan çok öylesine sorulmuş gibiydi. Yüzümü buruşturarak sorusuna cevap vermiş olmuştum.

Tam sigarayı ağzına götürecekti ki"Sakın onu burada içeyim deme! Dışarıda iç, kendi evinde iç, arabanda iç, ama burada içme! İçtiğin zaman da 1 saat boyunca mümkünse evime dahi girme!" Dedim, birazda olsa bağırarak. Evet, biraz abartmış olabilirim.

Ardından onun yaptığı gibi yaparak "Hoş, almam da zaten." Diyerek arkama yaslandım.

Hiçbir şey demeden elinde ki sigarayı tekrar yerine koydu ve bana bakarak "Az önce pot kırdın, farkettin mi?" Güldü.

"Maalesef" diyerek kısa bir cevap verdim ve ayağa kalktım. Odama gidip üstüme bir şey alıp evden çıkacaktım ki Alptuğ aniden arkasını döndü.

Dışarı çıkacağımı anlamış olacak ki "Nereye?" Diye sordu.

Kapıyı göstererek "İzin verirsen çıkacağım." Dedim, sorusuna cevap vermeyerek.

Ayağa kalktı ve yanıma gelerek "Nereye gidiyorsun dedim. Başka bir soru sormadım." Dedi, sakinliğini koruyarak.

"Pardon da! Niye sana hesap vermek zorundaymışım gibi soru sorup duruyorsun. Nereye gidiyorsam gidiyorum, bundan sana ne!?" Dedim bağırarak.

"O zaman şöyle yapalım, sen aşağıda ki korumalara söyle istediğin yere götürsünler. Nasıl fikir?" Dedi, kaşlarını merakla kaldırarak.

"Sen," dedim, fakat sesimin kısık çıktığını farkederek kendimi toparladım ve devam ettim. "Korumalar derken kaç korumadan bahsediyorsun? Korumalarının burada benim evimin önünde ne işleri var! Sen kimsin ya!?" Dedim bağırarak. Bu kadarı da fazla oluyordu, bu cesareti kimden buluyordu.

KARANLIĞIN GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin