Sahilde biraz oturup eve gitmeye karar verdik. Eve geldikten birkaç saniye sonra Barış geldi.
"Saçın başın dağılmış senin, ne oldu?" Diye sordum.
Elini saçlarına götürerek "ne!? Ben o kadar dedim onlara beni dövün ama saçıma dokunmayın diye! Yazıklar olsun gerçekten!" Diye isyan etti.
"2-3 kızla başa çıkamadın mı yani?" Dedi Alptuğ alayla gülerek.
Barış çatık kaşlarını ona çevirip ciddi ciddi konuştu. "Öyle 2-3 kız demek kolay tabi! Bir de bunların işlevli halleri var! Çok kötü!"
Sinirli gözlerini ikimizin üzerine dikip "tabi siz oradan film sahnesindeymişçesine çıkarken arkanızdaki bu zavallı insanı düşünmüyorsunuz!" Derken kendini gösterdi.
Kahkaha atarak "ne yaptılar sana da bu kadar kötü haldesin?" Diye sordum.
Kaşlarını çatarak bana baktı. "İstersen ne yapmadılar diye sor daha kolay olur benim için!"
"Ne yapmadılar sana Barış?" Dedim.
"Bi sikmedikleri kaldı!"
Ben kahkaha atarken Alptuğ "onu da yapmış gibi duruyorsun şuan karşımızda." Dedi.
"Nasıl dıruyorum?" Dedi Barış ciddiyetle.
"Namusuna el sürülmüş gibi..." dedi.
Barış göz devirip "asla! Yok öyle bir şey!" Diye bağırdı.
"Ama bak, sen böyle davranınca bi şüphe duymadım değil yani?" Dedi Alptuğ. Anlaşılan Barış'ı sinir etmek istiyordu ki başarmıştı da zaten.
Barış gözlerini Alptuğ'a dikti. 5 saniye boyunca sadece bakıştılar ardından Barış hızla oturduğu yerden kalkıp Alptuğ'un oturduğu yere doğru koştu ve daha Alptuğ kaçamadan Barış onu yakalayıp boğazını sıkmaya başladı.
Alptuğ da ellerini kaldırıp Barış'ı boğazlamaya başladı ve ikisi birlikte yere düştü. Barış'ın sırtı yere değerken Alptuğ üstünde oturarak saçlarına dokunuyordu.
"Bırak lan saçımı!" Diye bağırdı.
Öyle bir bağırmaydı ki dışarıda ki adamlardan biri kapıyı çalmıştı, camdan görmüştüm. "Sorun yok!" Diye bağırdım ve hızla yerde yatan ikiliye döndüm. "Çocuk musunuz ya!? Kendinize gelin!"
Alptuğ hemen kalkıp üstünü başını düzeltirken, "dışarıdaki adamlara rezil oldunuz." Dedim fakat ikisi de beni umursamadı.
"Onlar alışıklar." Dedi, Barış.
"O zaman adam niye kapıyı çaldı? Demek ki henüz alışamadılar?" Dedim.
"Sen burdasın diye çaldılar kapıyı." Dedi Alptuğ.
Gözlerimi kaçırdım. Ne diyeceğimi bilemedim.
Barış arkama geçerek "koru beni yengem!" Dedi.
Alptuğ gülerken ben kaşlarımı çatıp "yalnız yenge demezsek daha iyi olur." Dedim.
Alptuğ bana yaklaşarak "niye sevgili değil miyiz biz?" Dedi.
"Öyle miyiz?" Dedim.
"Öyle değil miyiz?"
"Öyle miyiz?" Dediğim an Barış atladı. "Öylesiniz! Lütfen daha fazla uzatmayın." Dedi.
Alptuğ kahkaha attı. Bu adam niye sürekli gülüyordu. Üstelik gülerken de gözleri kısılıyor ve daha tatlı oluyordu!
"Niye öyle bakıyorsun?" Dedi ardından "ahh! Doğru ya aşıktın bana!"
"Siz öpüştünüz mü yoksa!?" Diye dehşetle sordu. Bunu bu konuşmadan nasıl çıkarmış olabilirdi!?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
Teen FictionÇocuklarla; oyun oynamayı, gençlerin; şikayetlerini dinlemeyi, yetişlinlerin; sorunlarını çözmelerine yardım etmeyi, yaşlılarla; konuşmayı seviyordum... Küçüklükten bu yana insanların sorunlarını onları dinleyerek, çözüme ulaştırmayı severdim. Lised...