49.Bölüm

5.4K 321 43
                                    

Sabah uyandığımda yatakta tektim. Çağrı nereye gitmişti? Sürekli bu kadar yoğun muydu? Sadece geceleri mi görüşebiliyorduk?

Başımdaki ağrı kendini gösterdi. Sancım düne göre daha iyiydi. Bu şekilde bu yatakta iki gün daha geçirmem gerekiyordu.

Yataktan yavaşça kalkıp lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Ellerimi yıkarken gözüm yüzüğüme çarptı. Çok garipti evli olmak. Bir anda kendimi böyle bir şeyin içinde bulmak çok garip geliyordu. Lavabodan çıkıp tekrar odaya geçtim. Zeynep odada beni bekliyordu.

"Günaydın efendim. Kahvaltınızı getiriyorum ardından başınızdaki dikişlere pansuman yapılıcak. Kahvaltıda özel olarak istediğiniz bir şey var mı?"

"Günaydın. Hayır teşekkür ederim."

Zeynep odadan çıkınca ben de yatağa geçip oturdum. Şurada iki adım atınca bile yorulmuştum neredeyse. Bu iki gün nasıl geçecekti ki? Böyle yatakta uzanıp eskiyi hatırlamaya çalışarak kafayı yerdim. Kafamı dağıtmam lazımdı.

Aklıma eskiyle ilgili sorular geldikçe geri plana atıyordum. Tek bildiğim Çağrının yanında güvende olduğumdu. Ötesi berisi yoktu. Bu da sinirlerimi bozup bende ağlama isteği oluşturuyordu. Çünkü sadece kokusunu hatırladığım kişiye bu kadar güvenmemi normal bulmuyordum.

Odaya Zeynep gelip kahvaltı tepsisini getirdi.

"Başka bir isteğiniz var mı? Tepside gördüğünüz herhangi bir eksik?"

"Hayır, çok teşekkür ederim."

"Rica ederim."

Zeynep odadan çıkıp gitti. Tepside o kadar çok yemek vardı ki. Yavaşça yemeye başladım. Gün çok uzundu ve benim yapacak bir şeyim yoktu. Yatağın başındaki saate baktım. Saat 13.51 di. Gün nasıl bitecek ya?!

***

Geri kalan iki günü de yatarak geçirmiştim. Kitaplar okumuştum. Başka yapabileceğim bir şey yoktu. İnanılmaz bunalsam da bu iki gün geçip bitmişti. Zaman zaman ağrılarım şiddetini arttırsa da ilaçlarla azalıyordu.

Bu iki gün Çağrı eve uğramamıştı. Çok garip gelmişti. Bu kadar iş yoğunluğu biraz abartı değil mi? Madem evliyiz neden eve gelmiyor günün sonunda?

Sabah uyandıktan hemen sonra Zeynep kahvaltımı getirmişti yine. Kısa süre sonra da bir psikolog geldi. Onunla uzun uzadıya konuştuktan sonra gitmişti. Saat onbir olmak üzereydi ve yine Çağrı yoktu.

Yataktan kalkıp odadaki camın önüne geçtim. Ev bir ormanın içindeydi. Ormanın bitimindeyse şehir ışıkları vardı. Odada dura dura sıkılmıştım. Artık yatakta kalmama da gerek yoktu. Şu anda ise saat akşam onbire geliyordu. Gün boyu oldukça sıkılmıştım.

Odadan çıktım. Evde sadece salonun ve mutfağın yerini biliyordum. Odadan çıkınca bu katta kapısı aralık bir oda vardı ve konuşma sesleri geliyordu. Sessizce ilerleyip dinledim. Konuşan Çağrıydı.

"Onun yüzüne bakamıyorum. Ne kadar sarılmak öpmek istesem de Yağızı bulamadığım için onun yüzüne bakamıyorum. Bu acıyı yaşamasın diye ona söylemedim bile bu konuyu. Söyleyemedim ki nasıl söyleyebilirim?"

Kimin yüzüne bakamıyordu? Yağız kim? Odadaki başka biri konuştu.

"Bulacağız sen hiç merak etme ama onu bu şekilde yalnız bırakmak da doğru değil."

Kafam hepten karışmıştı. Ayaklandıklarına dair sesler duyunca hızlı adımlarla odaya girip kapıyı yavaşça kapattım.

Tek anladığım kayıp biri vardı. Çağrı da o kişiyi bulamadığı için başka birinin yüzüne bakamıyordu. Polis? Polise gitmemişler miydi? Çağrı nasıl kendi kendine birini bulabilir ki?

Aysar +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin