Emir
"Hiç bir yerde yok ne demek Ali? Nasıl kaybedersin?" Sinirden gözüm dönmüştü. Ali'nin kafasını patlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Tuvaletteydi. Sonra bir kadın çıktı bana yapıştı kurtulamadım. Uzun süre olmuştu. İçeriye girip baktım yoktu."
"Eğer onu bulamazsak seni öldürmek zorunda kalırım. Git şimdi neredeyse bul." Ali hem en güvendiğim adamım hem de en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Ama 50 kilo bir kıza bile sahip çıkamıyorsa benim için işe yaramazdı.
Derin bu gece muhteşem olmuştu. O elbiseyi ona ben seçmiştim. Tabi üzerinde öyle bir şeyi görmek için bin kişinin katıldığı bir partiyi seçmem sonunda iyi olmamıştı. Yanından partiye katılan iş ortaklarımla selamlaşmak ve biraz iş konuşmak için ayrılmıştım.
Bir süre sonra telefonuma gelen mesajla geri dönmek zorunda kaldım. Derin, tanımadığı insanlarla sarmaş dolaş dans ediyordu. Çok rahat bir kıza benzemiyordu. Daha çok sınırları olan biri gibiydi. Ama oraya döndüğümde bir lavuğun ellerini Derin'in beline doladığını fark ettim. Benim ona aldığım elbise içinde başka erkeklere dans ediyordu. Onu öyle görünce sinirden kan beynime sıçramıştı. Ona kırılacağını bile bile kötü sözler söyledim. Çünkü onu deli gibi kıskanmıştım. Eğer birine dans edecekse bana etmeliydi.
Şimdi ortalarda yoktu. Büyük ihtimalle bir plan yapıp kaçmıştı. Koca şehirde onu bulmam mümkün görünmüyordu. Bir ipucuna ihtiyacım vardı.
Ne yapacağımızı düşünürken telefonum çaldı. Arayan partiye ilk geldiğimde gördüğüm liseden arkadaşım Ömer'di. "Emir brocum, senin Derin'i gara bıraktık az önce. Kız biraz üzgün görünüyordu kavga falan mı ettiniz?"
Demek Ömerleri ikna edip kendini gara bıraktırmıştı. "Sayılır Ömer haber verdiğin için teşekkürler, Şeyda'ya selam söyle."
Telefonu kapatıp hemen yola koyuldum. Ona yetişmek zorundaydım. Gara vardığımda doğruca Barcelona treninin kalktığı perona gittim. Çok kalabalık değildi. Derin de yalnız başına bir direğe yaslanmış bekliyordu. Gözleri raylara kitlenmiş gerçekten de çok üzgün görünüyordu.
Ona sakince yaklaştım. Beni konuşana kadar farketmemişti. "Gerçekten gidebileceğine inandın mı? Arkadaşlarımın bana haber vermeyeceklerini mi düşündün?"
Yavaşça bana döndü. Hemen önümde çok yakınımda duruyordu. Onu kırdığım için özür dilemek istedim ama bir şey söyleyemedim.
Sonunda "Çok yoruldum." dedi.
"Sana kaçarsan kötü olur demiştim."
"Kaçmasam da her şey kötü zaten. Bana insan gibi davranmıyorsun. Geldiğimden beri ya tehdit ediyorsun ya da zorla bir şeyler yaptırıyorsun. Sonra da hakaret ediyorsun. Bunların hiç birisini hak etmiyorum ben. Param için beni elinde tutuyorsun. Tamam ne istiyorsan öyle olsun. Biran önce evlendir beni parayı al, sonra bırak kendi yoluma gideyim."
"Bu kadar kolay olmadığını biliyorsun. Aileme karşı sorumluluklarım var. Onlar bunun sahte bir evlilik olduğunu bilmeyecekler."
"Nasıl yani? Benim ömür boyu kardeşinle evcilik oynamamı mı istiyorsun?"
"Aslında sana itiraf etmem gereken bir şey. Kardeşimle falan evlenmeyeceksin."
Yüzü allak bullak olmuştu. "Ne demek istiyorsun?"
"Benimle evleneceksin."
"Benimle dalga mı geçiyorsun?"
"Hayır başta sana söyleyemedim sadece. Benim için de çok saçma ama bu benim sorumluluklarımdan biri. Seninle evlenmek zorundayım. Ailemi de bu evlilikle mutlu etmek zorundayım."
"Senden nefret ediyorum." Yere bakıyor ve gözlerinden yavaş yavaş yaşlar süzülüyordu.
"Biliyorum. Özür dilerim. Sana yaptıklarım için. Ben yanımda sürekli bir kadın olmasına alışkın değilim. Bundan sonra daha dikkatli olacağım. En baştan başlayalım olur mu?"
Bir şey söylemedi. Kolumu sırtından geçirip onu yavaş yavaş yürütmeye başladım. Kollarım altında ürkek bir kuş gibiydi. "Sen titriyor musun?"
Kafasını salladı. Ceketimi çıkartıp ona giydirdim. Birlikte arabaya geçtik. Ona gerçekten de geldiği günden beri çok sert davranmıştım. Karşımda hem annesini hem babasını kaybetmiş senelerdir yapayalnız kalmış üzgün bir kadın vardı. Yine de bu kadar güçlü görünebilmesine hayran kalmıştım. Bu gece Derin beni yumuşatmıştı. Hayatım boyunca her zaman sert ve acımasız biri olmuştum. Ama o gece hayatımda ilk kez biri beni daha iyi bir hale getirmişti.
Tekneye girdiğimizde onu kamarasına götürdüm. İyi geceler dedikten sonra kapısını kapattı.
Ertesi gün kahvaltı için onu bekledim. Ama önceki günler gibi gelmedi. Görevlilere odasına götürmelerini söyledim. Öğleden sonra Monaco'dan ayrılıyorduk. Kaptan ayrılmak için zinciri toplarken Derin'in güverteye çıktığını farkettim.
"Ayrılıyor muyuz? Nereye gittiğimizi sorardım ama söylemezsin herhalde."
"Roma'ya gidiyoruz. Orada bir toplantıya katılacağım. Sonra da uçakla İstanbul'a döneceğiz."
"Evlilik işi ne zaman olacak? İstanbul'da mı?"
"Evet. Seni ailemle tanıştıracağım. Sonra da orada imzaları atacağız."
"Okula ne zaman döneceğim?"
"Zaten son senen değil mi? Okulunu İstanbul'da tamamlarsın."
"Hayır mümkün değil. Zaten çok az dersim kaldı. Sınavlarımı vermek için gitsem yeter. Söz bir yere kaçmam." Yine sabrımı zorlamaya başlamıştı. Ama dün verdiğim sözden sonra ona karşı daha kibar olmalıydım.
"Evlendikten sonra o kadar rahat istediğin yere gidemeyeceksin. Düşmanlarım var. Seni korumak zorundayım."
"Ben senin mahkumun muyum? Üzerimde psikolojik deney mi yapıyorsun? Okulumu da mı bitemeyeceğim? Elimde başka ne var ki?" Daha fazla zorlayıp onu ağlatmamaya karar verdim.
"Tamam evlendikten sonra birlikte gideriz. Sınavlarını verir, diplomanı alırsın. Tamam mı?"
Kafasını salladı. "Teşekkürler." Motor çalıştıktan sonra rüzgar ikimizi de rahatsız etti. Birlikte içeriye geçtik. Ona buraya gelirken aldığım nişan yüzüğünü vermeye karar verdim. Zaten artık vermemem için de bir sebep kalmamıştı.
"Burada bekle sana bir şey getireceğim." Onu ana salonda bırakıp çalışma odasından pırlanta yüzüğü getirdim. Kutuyu ona uzattım. Ne olduğunu anlamıştı.
"Açsana." Kapağı açtığında yüzü ifadesizdi. Karşısında özel tasarım Harry Winston oval taşlı 5 karat tek taş pırlanta yüzük duruyordu.
"Takmayacak mısın?"
"Bunun sadece ailene karşı gerçek bir evlilik olacağını düşünmüştüm. Oraya gittiğimde takarım." Çok önemli bir şey değilmiş gibi kutunun kapağını kapatıp cebine koydu.
"Nişanlım olarak her zaman takman gerek. Bundan sonra gittiğimiz yerlerde başka erkeklerin ellerini senin üzerinde dolaşırken görmek istemiyorum." Aklıma o geceki çocukla Derin gelmişti ve sinirime hakim olamadım.
"O gece düşündüğün gibi değildi. Arkadaş grubu ile dans ediyorduk. Çocuk bana fazla samimi davranınca onu uyardım. Sen gelmeseydin de zaten ben hallediyordum."
"Çocuk ellerini senin belinden kalçalarını doğru indirirken hallediyor gibi görünmüyordun Derin." Ne olduğunun farkında bile değildi.
"Eğer o kadar açık bir elbise giymeseydim belki yanlış bir mesaj vermezdim."
"Elbiseyle ilgisi yok sen çuval giysen o adamların gözü yine senin üzerinde olurdu. Ama bundan sonra benim nişanlım olarak bu yüzüğü takarsan ve yanımdan ayrılmazsan böyle bir şey yaşanmaz. Anlaşıldı mı?" Derin ne kadar güzel olduğunun farkında değildi sanırım.
"Evet." diyerek onayladı. Kutuyu cebinden geri çıkartıp yüzüğü parmağına taktı. Onu benim yüzüğümü takarken görmek hoşuma gitmişti. Hiç bir zaman evleneceğimi düşünmemiştim ama eğer evleneceksem Derin gibi afet bir karım olması çok da kötü bir fikir değildi.
"Aferin kızıma." dedim gururla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorunlu Evlilik
RomanceDerin aynı anda hem ailesini hem de sevgilisini kaybetmiştir. Yalnız başına geçirdiği seneler sonunda hayatını aşka kapatmıştır. Beklemediği bir zamanda gizemli bir adam karşısına çıkar ve ona hayatı ile ilgili bilmediği bir gerçeği anlatır. Bu adam...