Derin
5,5 yıl önce:
"Hakan amca babamı oradan çıkartabilecek miyiz?" Kerem babasını polislerin götürdüklerini öğrendiğinde çok korkmuştu.
"Kerem, baban için elimden geleni yapacağım. Senin de ben ne dersem onu yapmanı istiyorum. Pasaportun nerede?"
"Odamda." Annem ve babamla birlikte Keremlerin evindeydik. Babasını da aynı gün iş yerinde yakalamışlardı.
"Çok güzel. Gidip onu buraya getir. Küçük de bir çanta hazırla. Dışarıda seni bekleyen bir araba var. Bir süre burada olmaman gerekiyor. Nerede olduğunu kimse bilmeyecek. Oraya vardıktan 3 gün sonra sana bir telefon vermelerini sağlayacağım. Sonra seninle o telefonla iletişim kuracağız. Anlaşıldı mı?"
Kerem eşyalarını toplamak için odasına gittiğinde kafam allak bullaktı. Kerem birazdan gidecekti, peki ya ne zaman dönecekti? Kerem'in ardından ben de odasına gittim. Eşyalarını küçük bir çantaya koyuyordu.
"Kerem.. Gitmeni istemiyorum. Burada saklansan? Babamla konuşup onu ikna etmeye çalışırım."
"Derin. Saçmalamayı kes. Babanın dediklerini yapmak zorundayım. Babamı ve beni kurtarması için ne diyorsa onu yapmak zorundayım."
Kendime hakim olamayıp ağlamaya başladım. Yanıma gelip yüzümü ellerinin arasına aldı. "Geri döneceğim. Sana söz veriyorum. Senin için döneceğim. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum." Gözyaşlarımı yanaklarımdan sildi. Beni öperek babamın yanına döndü. Babam onu kapıya gelen arabaya bindirdi. Birkaç saniye sonra Kerem artık yoktu. Onun peşinden gitmeyi düşündüm. Babama beni de onunla göndermesi için yalvarmayı düşündüm. Ama sonra Kerem'in bundan hoşlanmayacağını düşünerek vazgeçtim. Böyle zamanlarda yalnız olmayı isterdi. Konu iş olduğunda beni uzaklaştırmayı seçerdi. Kalbim korku ve acı ile doluydu. Kerem gitmişti. Onu tekrar ne zaman göreceğimi bilmiyordum. Onu sonsuza kadar beklemem gerekirse bekleyecektim. Ondan vazgeçmeyecektim. Onun da benden vazgeçmeyeceğini biliyordum. Dönecekti. Bana söz verdiği gibi tehlike geçince benim için dönecekti.
Günümüz:
O hafta düğün organizasyonu için yapacak o kadar çok işlerimiz vardı ki. Emir'in ise kendi işleri çok yoğundu. Organizasyona ayıracak pek vakti yoktu. Ona ne sorsam sen ne istersen öyle olsun diyordu. Onu neredeyse tüm gün hiç görmüyordum. Neyseki geceleri bu durumu çok güzel bir şekilde telafi ediyordu. Öyle ki bazen ertesi gün yapacaklarım için enerjim kalmıyordu. Bana Emir'in annesi Serap teyze yardımcı oluyordu. Serap teyze bu işlerde harikaydı. Her şeyi o planlıyordu ve bana sadece çiçeklerin rengi gibi küçük seçimler yaptırıyordu.
Sıra gelinlik seçmeye geldiğinde bu kadar zorlanacağımı hiç tahmin etmemiştim. Serap teyze bir gelinlik mağazasından randevu almıştı. Birlikte oraya gittiğimizde henüz erkendi. Sıra ile farklı modellerdeki gelinlikleri denedim. Prenses kesim, a kesim, balık kesim, volanlı, fırfırlı... Aklımı kaybetmek üzereydim. Ama en sonunda onu buldum. Seçtiğim gelinlik vintage bir Vivienne Westwood'du. Onu ilk gördüğümde o kadar mükemmel görünmüştü ki gözüme içinde kötü duracağımdan korkmuştum. Sanki o elbiseye yetemeyecekmişim gibi hissetmiştim.
Elbiseye bakışlarımı gören Serap teyze onu denemem için beni cesaretlendirdi. "Derin bu sana çok yakışır. Hadi denemelisin."
Dediğini yapıp gelinliği üzerime giydim. Sanki benim için dikilmiş gibi üzerime oturdu. Saten kumaşı tenime mükemmel bir his veriyordu. Aynada kendimi görünce tanımakta zorlandım. Adeta bir prenses gibi görünüyordum.
"Derinciğim harika olmuşsun. Kesinlikle aradığımızı bulduk."
Haklıydı. Aradığımı bulmuştum. Hiç tahmin etmediğim bir şekilde bu gelinlik binlerce farklı gelinliğin içinde dikkatimi çekmişti. Önce onun doğru seçim olduğunu düşünmemiştim. Hatta onu denemekten bile korkmuştum. Denedikten sonra da ondan başka bir gelinlik istemediğime emin olmuştum. Aynı Emir için hissettiklerim gibiydi.
Gelinliğe küçük bir servet ödeyip oradan ayrıldık. Bu kadar parayı bir gelinliğe verdiğime inanamıyordum ama ondan vazgeçemezdim. Emir de kartını verip ne istersem almam konusunda ısrarcı olmuştu. Ben de gözümü kapatıp şifreyi tuşladım.
Orada işimiz bittiğinde ikimiz de çok yorulmuştuk. Eve dönmeden bir yorgunluk kahvesi içmeye karar verdik. Kahve için Serap teyze beni Çırağan Sarayı'na götürmeyi teklif etti. Düğünü de orada yapmak istedikleri için öncesinde görme fırsatım olur diye düşünmüştü. Benimle bu kadar ilgilenmesi beni çok duygulandırıyordu. Ona sarılarak benim için yaptıkları için tekrar teşekkür ettim. Kahvelerimizi içmek için Çırağan Sarayı'na gittik. Birlikte muhteşem manzaranın karşısına oturup kahvelerimizi sipariş edip beklemeye başladık.
"Hep bir kızım olsun istemiştim. Emir seni ailemize getirdiği için hepimiz çok şanslıyız."
"Asıl ben çok şanslıyım. Bana o kadar iyi davranıyorsunuz ki."
"Derinciğim ailen seni çok güzel yetiştirmiş. O kadar alçak gönüllüsün ki asıl sen bize çok iyi davranıyorsun. Evimize uzun zamandır hasretini çektiğimiz bir iyilik ve güzellik getirdin."
Sözleri karşısında utanıp kızarmıştım. "Siz de bana uzun zamandır hasret kaldığım bir aile sıcaklığı verdiniz. Özellikle de annemi her gün özlerken sizinle vakit geçirmek bana öyle iyi geliyor ki."
İkimizin de gözleri dolmuştu. "Biliyorum kimse annenin yerini tutamaz. Ama artık benim 3 tane çocuğum var. Eğer bana anne dersen çok sevinirim." Gözyaşlarımı tutup kafamı evet anlamında salladım.
Kahvelerimizi içtikten sonra Serap anne birkaç masa ötedeki arkadaşları ile selamlaştı. Konuşacak çok şeyleri var gibi görünüyordu. Ona çevreyi gezmek istediğimi söyleyerek arkadaşlarıyla biraz vakit geçirmesi için yalnız bıraktım. Başta benimle gelmek istese de arkadaşlarının da ısrarıyla yanlarına oturdu.
Çırağan Sarayı muhteşem görünüyordu. Bahçesinde denizi izlemek harikaydı. İçerisinin nasıl olduğunu merak ettiğim için içeride küçük bir tur atmaya karar verdim. İçerisi de dışarısı gibi etkileyiciydi. Aynı zamanda otel olduğu için bir sürü insan valizleri ile dolaşıyordu. İçeride turistler, iş adamları, hatta başkalarıyla fotoğraf çekildikleri için ünlü olduğunu tahmin ettiğim bazı insanlar vardı. Biraz daha dolaştıktan sonra yorulup Serap annenin yanına dönmeye karar verdim.
Ben bir odanın önünden geçerken takım elbiseli bir grup adam bir anda kapıyı açıp önüme çıktılar. Onlara yol verip geçmelerini bekledim. Sonra gözüm içlerinden birine takıldı. Uzun boylu, kumral, renkli gözlü bir adamdı. Üzerine vücudunu saran lacivert bir takım elbise giymişti. Saniyeler sonra artık baktığıma emindim ama ne gördüğüme hiç emin değildim. O da karşımda gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Sanki zaman durmuş gibiydi. Kimse hareket etmiyordu. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Bu mümkün olabilir miydi? Ama işte tam karşımdaydı. Kerem kanlı canlı karşımda duruyor ve bana bakıyordu. Daha fazla durduğum yerde duracak gücüm kalmamıştı. Bir anda her şey siyah oldu.
************
Sonunda Kerem döndü. Sizce bundan sonra neler olacak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorunlu Evlilik
RomanceDerin aynı anda hem ailesini hem de sevgilisini kaybetmiştir. Yalnız başına geçirdiği seneler sonunda hayatını aşka kapatmıştır. Beklemediği bir zamanda gizemli bir adam karşısına çıkar ve ona hayatı ile ilgili bilmediği bir gerçeği anlatır. Bu adam...