33

1K 19 0
                                    

Emir

Derin ile ilişkimizi yoluna koymaya odaklanmam gereken yerde işlerde ardı ardına çıkan problemleri çözmek zorundaydım. İhaleleri kazanacağımızdan emin olduğumuzda kaybediyor, sevkiyatlarda hiç olmayan sorunlarla karşılaşıyorduk.

İşleri yoluna koymak için uzun saatler çalışmak zorundaydım. Derin'den ve Leo'dan uzak kalmak beni üzüyordu. Her şey kaotik bir hale gelmişti ve buna artık dur demeliydim.

"Ne kadar kötü durumdayız?"

"Kötü patron. Hiç olmadığı kadar." Ali'nin sesi kaygılıydı. Depolarımızdan birinde patlama olmuştu.

"Ölen var mı?"

"Neyseki yok patron. Ama zararımız 500 milyon dolar."

"Bunu yapanı elime geçirince ona acımayacağım."

Birileri bizimle uğraşıyordu. Bu kadar aksilik tesadüf olamazdı. Tüm gün tüm bağlantılarımı kullanarak benimle uğraşanı bulmak için Ali ile uğraştık. Tüm oklar tek birini gösteriyordu. Theo Laurent. Fransa'da birlikte iş yaptığım adamlardan biriydi. Adam tehlikeli işlerle uğraşan güvenilmez biriydi.

"Bu adamın neden işlerimize çomak soktuğunu anlamıyorum. Onu paketleyip buraya getirin."

Telefonumu kontrol etmek için elime aldığımda birkaç saat önce Derin'den gelen bir mesaj olduğunu farkettim.

"Selam. Nisa açılış için çok ısrar etti. Ben de gidiyorum. Leo bakıcısı ile."

S*ktir mesaj saatler önce gelmişti ve kesin o prens bozuntusu yokluğumdan faydalancaktı.

"Ali çabuk Sarp'ın mekanına gidiyoruz."

Oraya vardığımızda içerisi cehennem gibi kalabalıktı. Derin hiç bir yerde yoktu ama bir şekilde Melis'i bulmayı başardık. "Derin nerede?"

Sözlerini toparlamak için bir süre öylece bekledi. Çok sarhoş görünüyordu. "Derin buradaydı. Sonra yok oldu."

"Selam Ali."

"Selam Melis." Onları orada bırakıp Sarp'ı bulmaya çalıştım. O da Nisa ile birlikte başkalarıyla sohbet ediyordu. Selam vermeden direkt Derin'in nerede olduğunu sordum.

"Onu Jos ile birlikte özel konukların eğlendiği odaya girerken gördüm. Orada bir locası var." Tam da tahmin ettiğim gibi prens boş durmamıştı.

Sinirle onların da yanından uzaklaşıp özel salona daldım. Derin orada da yoktu. Özel salonun bir terası vardı onu kontrol etmek için kapısını açtığımda karşımda prens kollarını Derin'e dolamış onu öpmeye çalışıyordu.

Hemen onları ayırıp prensi yumruğumla yere serdim.

"Sen ne yapıyorsun?" Derin haykırdı. Şimdi de bana prensi mi koruyordu?

Prens düştüğü yerden doğrulup konuşmaya başladı. "Sen kendini ne sanıyorsun? Ne hakla bana vurabilirsin."

Sinirle cevap verdim. "Benim olanı istiyorsun."

"Derin'e bir mal gibi sahip olabileceğini mi sanıyorsun? O kendi kararlarını verebilir. Sen buna karışamazsın çünkü onun hiç bir şeyi değilsin."

"Kapa çeneni pislik. Karışabilirim. O benim çocuğum annesi."

"Bu hiç bir şeyi değiştirmez. Çocuğunu sana ayrılan zamanlarda görebilirsin. Derin tekrar bir aile kurduğunda..."

Sözlerini daha fazla dinlemeden tekrar bir yumruk savurdum. Derin'in adını bir daha aile ile başlayan bir cümlenin içerisinde geçirirse onu, beyninin ortasından vurabilirdim. "Bir daha onun adını ağzına almayacaksın. Bir daha onun yakınına yaklaşmayacaksın."

Zorunlu EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin