12

1.6K 27 0
                                    


Derin

6 yıl önce:

O gece Kerem'in arabasıyla dışarı çıkmıştık. Yıldızları seyretmek için her zaman gittiğimiz tepeye gittik. Altımızdaki şehir sessiz ama parlaktı. Henüz birbirimize duygularımızı yeni itiraf etmiştik. Kerem aynı zamanda o yıl üniversiteye başlamıştı. Babasının işlerine de gitgide daha çok destek veriyordu. Sanki ona daha yakın olmam gerekirken uzaklaşıyor gibi hissediyordum.

"Sence buradan yıldızlara ulaşmak ne kadar sürer?"

"Tahmin ettiğinden daha fazla. Neden soruyorsun Derin?"

"Sanki burada yıldızları seyretmek dünyanın aslında ne kadar büyük olduğunu hatırlamamı sağlıyor. Aslında gidilebilecek ne kadar çok yer var, yaşanabilecek ne kadar çok hayat var."

"Neden böyle konuşuyorsun buradaki hayatından memnun değil misin?" Hayatımdan fazlasıyla memnundum ama Kerem'in ilgisini işleri ile bölüşmekten hiç memnun değildim. Hele de ona daha yeni kavuşmuşken.

"Hayır Kerem öyle değil. Sadece belki sen ve ben farklı bir yerlere gidebiliriz."

"Nereye gitmek istersin?"

"Bir seyahat planlayabiliriz. Önce Yunanistan. Santorini'yi görmek istiyorum. Sonra Napoli ve Roma. Sonra belki Londra."

"Uzun bir seyahata benziyor. Ama ne yazık ki şu an mümkün değil. İleride bunların hepsini yapacağız. Seni mutlu edecek her şeyi yapacağız aşkım. Bir gün evleneceğiz ve senin tüm hayallerini gerçekleştireceğim."

"Hayallerimi gerçekleştirmek için evlenmeyi beklemek istemiyorum." Uzanıp ona tutku dolu bir öpücük verdim. Ama bana isteksiz bir karşılık verdi.

"Derin biliyorsun babamın bana güvenmesi için işlere odaklanmam gerek. Sen de harika bir dikkat dağıtıcısın. Artık dönsek iyi olur."

Kerem'in daha önce benim de bildiğim bir sürü kız arkadaşı olmuştu. Onları da beni uzaklaştırdığı gibi uzaklaştırmadığını biliyordum. Kendine göre belki haklıydı. Zamanlama çok doğru değildi, çünkü bir geçiş evresindeydi. Ama ona bu kadar yakın olup uzak durmak kalbimi kırıyordu.

Günümüz:

Gözümü açtığımda sağ gözümle hiç bir şey göremediğimi fark ettim. Ellerim bir sandalyeye bağlı şekilde oturuyordum ve ağzımda bir bant vardı. Daha önce gördüğüm tanıdık bir yüz doğrudan bana bakıyordu. Onun Semih olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. Üzerinde benim kanım olduğunu düşündüğüm bir kan, yüzünde de iğrenç bir gülümse vardı. Elinde bir bıçak tutuyordu. Uyandığımı görünce yerinden kalkıp bana yaklaştı.

"Günaydın uyuyan güzel. Ağzındaki bandı çıkartacağım. Ama eğer bağırırsan bununla boğazını keserim. Beni anladın mı?"

Güçsüz bir şekilde başımı salladım. Zaten bağırabilecek gücüm olduğundan da emin değildim.

Bandı çıkarırken biraz canım yandı ama başımın ağrısının yanında sinek ısırığı gibi kalırdı. Masada duran şişeyi alıp dudaklarıma dayadı. "Susamışsındır. Hadi iç."

Bir an tereddüt ettim çünkü beni zehirliyor olabilirdi. Onu beklettiğim için sinirlendi. "Sana iç dedim." Şişeyi biraz geri çekip dudaklarıma vurdu. Yaptığı hareketle alt dudağımı patlattığı için yavaş yavaş kanlar süzülmeye başladı. İçmeyeceğimi anladığında şişeyi geri çekip eski yerine geri döndü.

"Neden bunu yapıyorsun?"

"Neden sana su mu veriyorum? Senin bir süre daha ölmeni istemiyorum çünkü. Ama sen aptalın teki olduğun için bak neler oldu."

Zorunlu EvlilikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin