Emir
Hayatımda şimdiye kadar aldığım en zor kararlardan biriydi.Ama Derin'in tehlikeden uzak yaşaması için ondan vazgeçmek zorundaydım. Bensiz daha güvende olacaktı. Onu özgür bırakmak zorundaydım.
Düşündüklerimi ona söylediğimde beklemediğim bir tepki verdi. Öylesine ağlıyordu ki onu bu kadar mutsuz görmek kalbimi tekrar paramparça etmişti. Allah biliyor ya onu nasıl bırakacağımdan hiç emin değildim. Kendi sözlerime ben bile inanmıyordum ama yapmak zorundaydım. Onun da beni bırakıp gitmek istemediğini görmek beni rahatlatmıştı. Onsuz yaşamak istemiyordum. O da bensiz yaşamak istemiyordu.
"Derin tamam yeter ağlama. Seni asla bırakmayacağım. Beni duyuyor musun? Derin, beni duyuyor musun?"
Tamamen kilitlenmişti. Ne söylesem duymuyor ve ağlamaya devam ediyordu. Onu biraz daha durdurmazsam nefessiz kalıp bayılacaktı. Onu tutup göğsüme yasladım. Tüm yüzü gözyaşları ile ıslanmıştı. Gömleğim de Derin'in gözyaşları ile ıslandı. Biraz olsun onu sakinleştirmeyi başarmıştım. Ağlamaları arasında beni duymaya başladığını hissediyordum. Yavaş yavaş nefesi düzene girmişti.
"Derin özür dilerim, çok özür dilerim. Sana zarar verdiğimi düşündüğüm için, seni korumak için öyle söyledim. Yoksa senden asla vazgeçemem. Seni seviyorum Derin. Lütfen duy beni."
"Ben de seni seviyorum." Sesi çok cılız çıkmıştı ama bana cevap vermesi beni çok mutlu etmişti.
Bir süre orada onu göğsümde tuttum. Ağlaması durup sakinleştiğinde yüzünü göğsümden ayırdı.
"İyi misin?"
"Evet daha iyiyim. Ağlamayayım diye öyle demedin değil mi? Söylediklerinde ciddiydin." Hala bana inanmıyordu. Onun güvenini geri kazanmak zorunda olduğumu biliyordum.
"Evet çok ciddiyim. Hadi birlikte İstanbul'a gidiyoruz."
Havalimanına gitmek üzere tekneden ayrıldık. 3 saatlik bir uçuşun ardından sonunda eve dönmüştük. Geçtiğimiz 1 ay benim için tam anlamıyla bir çılgınlıktı. Önce babamın bana gelip evlenmek zorunda olduğumu söylemesi, sonra gidip Derin'i bulmam, önce ona kötü davranıp kendimden nefret ettirmem, sonra birbirimize karşı koyamayıp birlikte olmamız... Derin'in benim yüzümden başına gelenler ama sonunda beni sevdiğini söylemesi... Hayatım tam bir kamikazeye dönmüştü. Ama aynı zamanda hiç bu kadar mutlu da olmamıştım. İstanbul'daki hayatımızın da kolay olmayacağını biliyordum. İşler çok yoğundu ve stres çok fazlaydı. Tüm bu koşturmacada Derin'e gereken özeni gösterip ona yaşattıklarım için beni affetmesini ve bana güvenmesini istiyordum.
Üstelik bir de ondan sır olarak sakladığım eski sevgili gerçeği vardı. Kerem'in tam olarak nerede olduğunu bulmaları için adamlarımı görevlendirmiştim. O adamın gerçekten ölü olmasını istiyordum. Ama onu birkaç ay önce gördüğümde kanlı canlı karşımdaydı. Derin'e bunu en baştan söyleyebilirdim ama bir kere gizlemeyi tercih etmiştim. Sonra da aramızda bir yakınlaşma olunca artık söylemek için çok geçti. Kafasının karışmasını istemiyordum. Ona karşı hala duyguları vardı. Yaşadığını öğrenirse nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Beni bırakıp onu aramaya gitmesinden deli gibi korkuyordum.
Eve vardığımızda bizi annem ve kardeşim Sarp karşıladı. Babam anneme anlaşmayı anlatmamıştı. İşlere annemi karıştırmayı hiç sevmezdi. Ben de hikayeyi biraz değiştirip anneme iş için gittiğim seyahatte bir kızla tanıştığımı söyledim. Ona aşık olduğumu ve evlenmek için onu getirdiğimi duyunca mutluluktan havalara uçtu.
Derin'in yaraları henüz çok yeniydi. Kimseyi korkutmamak için makyaj ve kıyafetleriyle kapatmaya çalışmıştı. Başarılı da olmuştu. Her zamanki gibi harika görünüyordu.
"Hoşgeldiniz. İnanamıyorum. Derin değil mi? Ne kadar da güzelsin." Annem bizi karşısında görünce mutluluğunu gizleme ihtiyacı duymadı. Benden önce Derin'e sarılmıştı.
"Hoşbulduk anne. Beni ne kadar da özlemişsin." dedim şaka ile.
"Emirciğim. O kadar mutluyum ki. Beni o kadar mutlu ettin ki." Bana sarılırken çoktan gözleri dolmuştu.
"Abi hoşgeldiniz. Tebrikler." Sarp anlaşmayı ana hatlarıyla biliyordu. Ama aynı zamanda ona Derin'e karşı duygularımın gerçek olduğunu da söylemiştim. Yengesine sarkıntılık etmeyi düşünmemeliydi. Kardeşim bana oldukça benziyordu. Onunla tek ayrıldığımız nokta işlerimizdi. O hiç bir zaman babamızın işlerine dahil olmak istememişti. Sadece kazandığımız parayı ve yaşama standartlarımızı seviyordu. Annemden sonra Sarp da Derin'e aileden biri gibi sarıldı.
Derin çok mutlu görünüyordu. Yüzünde tatlı bir huzur vardı. Sanırım uzun zamandır aile sıcaklığı görmediği için annem ve kardeşim tarafından böyle karşılanmak hoşuna gitmişti. Onları bırakıp babamı bulup iş konuşmak için yanlarından ayrıldım.
Babamı ofiste adamlarımızdan Servet ve Görkem ile çalışırken buldum. Beni görünce yerinden kalkıp kollarını açtı ve yanıma geldi. "Hoşgeldin evlat." diyip sarıldı.
"Hoşbulduk baba. Bakıyorum yokluğumda koltuğuna geri dönmüşsün." 5 yıl önce bana devrettiği koltukta oturuyordu.
"Bekleyemecek birkaç iş oldu o yüzden. Yoksa orası senin yerin bunu biliyorsun." Evet bunu biliyordum ama geçtiğimiz ay bana anlaşma ile ilgili patronluk taslarken hala o koltuğu ne kadar sevdiğini de anlamıştım. Neden bu kadar erken tüm işleri bana devrettiğini bilmiyordum. Bir gölge gibi ensemdeydi. Kararlarımı sorguluyor ve kendi isteklerini bana dayatmaya çalışıyordu. Babamla ayrı düştüğümüz çok konu oluyordu ki ama günün sonunda patron bendim. O da bana itaat etmek zorundaydı. Babam paraya ve güce düşkün bir adamdı. Kendi çıkarları için en iyi dostlarını bile satabilecek kadar acımasız olabilirdi. Ben bunu asla yapmazdım. Bunu yapmak istediği zamanlarda da babamın karşısına geçmiş, defalarca da onun tokatını yemiştim. Beni yıldırmayı başaramamıştı. İşleri belirli etik ve ahlak kurallarına göre yönetmeyi seviyordum. Eğer bunu da kaybedersem tamamen onun gibi bir canavara dönüşecektim. Bunun olmasına izin veremezdim. Hele de Derin'i tanıdıktan sonra... O masum kadının hakettiği bir canavar değildi.
"Nedir bekleyemeyecek iş?"
"Mısır'dan gelen malların sevkiyatı ile ilgili bir sorun oldu. Özdemir ailesinin parmağı olduğunu düşünüyoruz. Kendilerine daha çok mal almak için anlaşmamızı riske atıyorlar."
"Bir şey yaptınız mı?"
"Evet bekleyemezdik çünkü sevkiyat oldukça gecikmişti. Onlara güzel bir mesaj verdik."
"Nasıl bir mesaj?"
"Mehmet Özdemir'in kızının arabasının frenleri ile oynadık. Merak etme kız hayatta ve mesajımızı aldılar."
"Baba. Sana kaç kere böyle mesajlar vermiyoruz demedim mi? İnsanları aileleri ile tehdit etmeyeceğiz. Ben bu işi böyle yönetmiyorum. Ayrıca onlar da bize aynı şekilde karşılık verirlerse ne olacak?" Çok sinirlenmiştim. Babasının işleri yüzünden masum bir kızın canına kast etmek bu işi yönetme şeklime tamamen ters düşüyordu.
"Onlar bize bir şey yapamaz. Ayrıca neden korkuyorsun? Müstakbel eşine bir şey olur diye mi? Duyduğuma göre işler beklediğinden farklı gelişmiş." Karşıma geçmiş tüm yaptıklarından sonra gülüyordu.
"Evet öyle oldu. Derin'e karşı kibar olmanı istiyorum. Başta bunu zorunluluktan yapıyordum ama artık onunla gerçekten evlenmek istiyorum."
"Benim için bir şey farketmez. Babasının parasını alalım da." Babamın oğlunun mutluluğuyla ancak bu kadar ilgilenmesini beklerdim zaten.
Babamlarla işim bittiğinde onları dışarı gönderip Ali'yi yanıma çağırdım.
"Kerem ile ilgili bir gelişme var mı?"
Kafasını salladı onu bulmuş olmalıydı. "Patron, hem iyi haber hem kötü haber. Kötü haber adam son 2 haftadır İstanbul'daymış. İyi haberse bugün ya da yarın Dubai'ye geri dönecekmiş."
"Bugün mü yarın mı? Dönüş biletini tüm detayları ile öğren." İşimi şansa bırakamazdım. Derin seneler sonra İstanbul'a dönmüştü ve şehri gezmek isteyecekti. Kerem dönene kadar onun bu evden çıkmasına engel olmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zorunlu Evlilik
RomanceDerin aynı anda hem ailesini hem de sevgilisini kaybetmiştir. Yalnız başına geçirdiği seneler sonunda hayatını aşka kapatmıştır. Beklemediği bir zamanda gizemli bir adam karşısına çıkar ve ona hayatı ile ilgili bilmediği bir gerçeği anlatır. Bu adam...