İyi okumalar...
"Günaydın." Gözlerini aralayıp diğerininkilerle kesiştirince dudaklarından çıkan ilk cümle buydu. Uzun boylu çocuk koluyla onun bedenini daha sıkı sardı.
"Günaydın."
Geceyi hatırlamaya çalıştı zihni. Yarıştaydı, son anda bir kaza tehlikesini atlatmıştı ve sonra Taehyung gelmişti. Onu öptüğünü biliyordu, esmer çocuğun dudaklarının tadını hala dudaklarında hissedebiliyordu. Uyumadan önce yine onu öptüğü için miydi? Yorgun bir halde odasına gelmişler ve sarılıp uyumuşlardı. Jimin'i hiç kollarının arasından ayırmamıştı Taehyung. Jimin de sanki hep ait olduğu yer burasıymış gibi milim kımıldamamıştı yerinden.
"Saat kaç?" Uykulu bir ses tonuyla sorduğu soruya karşılık komodindeki telefonuna uzandı Taehyung. Dudakları Jimin'in burnuna değmiş, mırıltıyla yanıtlamıştı soruyu.
"Sekiz. Öğleden sonra dersim var." Jimin onu belinden sertçe çektiğinde hazırlıksız yakalandı. "Ne yapıyorsun?" derken gülmüştü.
"Daha çok var, biraz daha uyuyalım." Taehyung'un dudaklarından kısık bir kahkaha çıktı.
"Senin dersin var mı bugün?" Bir baş onayı aldı.
"Çok sonra var ama gitmeyeceğim." Esmerin eli onun kolunu tuttu, biraz sıkı bir tutuş olduğundan mı bilinmez, Jimin hafifçe inlemişti. "Sıkmasana kolumu, acıyor."
"Sıkmadım ki, başka bir şey mi oldu? Bakayım bir koluna." Jimin'in uzun kollu tişörtünü sıyırmaya çalışınca yine bir inleme duydu. Kırmızı çizik görüş alanına girdiğinde kaşlarını kaldırdı. "Bu dün mü oldu? Bir şey olmadı demiştin Jimin. Ne bu? Çizilmiş kolun boydan boya."
"Ya bir şey yok." diye sızlandı Jimin kolunu ona yeniden sarmaya çalışırken. Taehyung ince bedeni hafifçe itmişti.
"Bekle, pansuman yapalım. Gerçi bu saatten sonra bir faydası olur mu bilmiyorum ama." Homurdanarak yattığı yerden kalktı. Yeniden Jimin'e dönmesi üç saniye almamıştı. "Ecza..." diye girdiği cümle Jimin tarafından bölündü.
"Banyoda, ikinci çekmece." Tek odalı evde banyoyu bulmak zor değildi. Yatak odasının tam karşısındaki kapıyı araladı ve ikinci çekmeceden pansuman yapmak için birkaç malzeme çıkardı. Geri yatak odasına adımladığında Jimin uykuya yeniden dönmüş gibi görünüyordu.
"Güzelim?"
Sorusu yanıtsız kaldı. Çiziğin tedavisini geciktirmek istemiyordu, çok ciddi durmasa da yarıştan beri kapalıydı yaranın üzeri. Şimdi ona hava aldırmışken üzerinde bulunan mikroplardan da arındırmalıydı. Batikonu pamuğa döktü, yaklaşık on beş santim uzunluğundaki yaraya usul usul dokundurdu. Jimin biraz kıpırdanmıştı ancak Taehyung yanan bölgeye üfleyerek onun acısını azaltmaya çalıştı. Getirdiği banttan biraz kesti, yaranın üzerine yapıştırıp bir öpücük bırakmıştı yaralı kola. Jimin'in gözleri kırpışarak açıldı.
"Tae?" Diğeri getirdiklerini komodine bırakırken Jimin onu kolundan kendine çekiştiriyordu.
"Bekle bekle. Tamam, geldim. Koluna bant yapıştırdım daha hızlı iyileşsin diye ama ıslatma olur mu güzelim?" Hitabı Jimin'i bir an afallatsa da yanına yerleşip onu kendine yapıştıran çocuk dikkatini dağıttı. Uykuya dalabilirdi, Taehyung o kadar rahatlatıcı kokuyordu ki onu mayıştırmayı başarmıştı. Ardından bir ses yayıldı odaya. Telefonu kulağına götürerek homurdanmıştı.
"Efendim Bin?" Arkadaşı onun sessiz ve sakin evinin aksine kalabalık kampüste olmalıydı, arkadaki gürültüyü ancak buna yorabiliyordu.
"Neredesin lan? Dersin yok muydu?" Vardı, aslında şu an kalkıp kampüse doğru yol alsa derse anca yetişirdi. Yine de arasında bulunduğu kollardan ayrılası gelmemişti. Yataktaki bedenin onun telefonundaki konuşmayı duyabileceğini hiç hesap etmemişti.
"Dersin mi vardı?" Kalın ses tonunu duyan Changbin hızla konuştu.
"Sen biriyle misin? Dünkü çocukla mısın lan? Yatağa mı attın herifi Jimin?" Gözlerini sıkıca yumarak telefonu Taehyung'dan uzaklaştırmayı denedi. Arkadaşı yalnızca iki cümleyle onu nasıl da rezil ediyordu ama.
"Ben seni sonra ararım." Yanıt beklemeden kapattı. Taehyung'un gözlerinin üzerinde olduğunu hissedebiliyordu. "Kahvaltı mı yapsak?"
"Dersin bu saatte miydi senin?" Aynı anda sorduklarında elini Taehyung'un omzuna koydu. Diğeri bu dokunuşla bir an şaşırsa da Jimin yeniden konuşmadan devam ettirdi lafını. "Çok sonra var dedin bir de Jimin. Hem onu da soramadım, neden gitmiyormuşsun derse?"
"Yoklama almıyor ve çok yoruldum dün. Motor tepesindeydim Taehyung, sanki bilmiyormuş gibi konuşmasana." Uzun boylu yataktan kalktı, Jimin'i ellerinden çekip ayaklandırmıştı.
"Yarış kendi tercihindi. Şimdi kalkıp paşa paşa dersine gidiyorsun. Sanki zorundalıktan yorulmuşsun gibi davranma. Ben de kafeye gideceğim zaten, öğlene kadar çalışmam lazım." Jimin gözlerini kıstı.
"Ya senin bu sorumluluk bilincin var ya, beni ne kadar sorumsuz gösteriyor farkında mısın?" Masum bakışlarla karşılaşmıştı. Onun ellerinden kurtulup dolabına yöneldi. "Hem kafede çalışıyorsun, hem derslerin fazlasıyla iyi. Üstelik arkadaş çevren de pek az kişi görünmüyor, kampüste sürekli birileriyle selamlaştığını gördüm şimdiye kadar. Örnek insan gibi bir şeysin. Yanında baya şeytanın Seul'e inmiş hali gibiyim." Taehyung güldü bu cümleye. Jimin dolaptan kıyafet almakla meşgul olduğu için arkasından yaklaşan çocuğu görmemişti. Beline sarılan kolları hissedince sırtını onun göğsüne yasladı.
"Sen ve şeytanlık mı cidden? Hayatta inanmam." Şakağına bir öpücük bıraktı. "Benim için de var mı bir sweatin ya? Değiştirmekle uğraşmayayım şimdi eve dönüp."
"Var da," dedi Jimin beyaz büyük bir sweati ona uzatırken. "sen kafede gömlek giymiyor muydun?" Taehyung üstündeki yine Jimin'in verdiği tişörtü çıkardı. Kısa boylu gece onu giyinirken görmemişti, kendisi tuvaletteyken üstünü değiştirmişti diğeri. Bu yüzden gördüğü bedenle yutkundu. Onun karakterinden etkilendiği, saklamadığı bir gerçekti. Şimdiyse bu etkilenmenin fiziksel boyutuna geçmişti bile. Taehyung elinde sweatle ona yaklaştı.
"Gömleğim kafede zaten, orada değiştiriyorum üzerimi. Bunu derse giderken giymek için aldım. Jimin?" Onu dinlediğini belirtmek için kaşlarını kaldırdı çocuk. "Kotumu nereye koydun? Göremedim de."
"Ah, kapının arkasına asmıştım. Bekle." Kapıya yönelen adımlarını esmer çocuk durdurdu. Jimin'i kendine çekip boynuna eğilmişti. "Tae ne yapıyorsun acaba?"
"Çok güzel kokuyorsun. Sarılmak istedim sadece. Bir şey yapmıyorum." Sesini o kadar masum tutmuştu ki eğer Taehyung'un dudaklarını boynunda hissetmiyor olsa ona tümüyle inanırdı Jimin. Gözlerini yumup onun boynuna sardı kollarını. Kendisi gitmemeye razıydı, umrunda bile değildi ama Taehyung işe gitmeliydi. Geç kalma şansı yoktu. Bu yüzden gerileyip mırıldandı.
"Acelemiz var, hadi hazırlanalım da çıkalım. Olur mu?" Taehyung onun ellerini kavradı.
"Akşama bir planın var mı?" Jimin onu yalnızca başını sallayarak reddetti. Bunun üzerine konuşmayı sürdürdü diğeri. "O zaman akşam sekizde seni evden alayım mı, ikinci bir date için? Ne dersin?"
"Olur derim." diye fısıldadı Jimin yüzünü ona yaklaştırıp. Taehyung kalın dudaklara bir öpücük bırakmış, hazırlandıktan sonra Jimin'le birlikte kampüse gitmek üzere yola çıkmıştı. Çok da uzak olmayan yolu yürürken Taehyung'un büyük elleri Jimin'in parmaklarını sıkıca kavrıyordu. Akşama kadar birbirini görmeyecek ikilinin yol boyu birbirlerine kaç kez gülümsediği ise bir muammadan ibaretti.
Ben bu ikiliyi baya derin seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."