İyi okumalar...
"Hastalandığını neden ilk günden söylemedi o sırık?" Alışveriş arabasını iterken yanından yürüyen arkadaşına bir bakış attı Jimin. Sesi huysuzdu.
"Onun bir suçu yok. Ben kimseye söylemesini istemedim." Diğeri gözlerini irileştirdi. Bir yandan da arabayı itmesine destek oluyordu.
"Sen mi? Hastalanınca gerçek bir drama kralına dönüşen Park Jimin hasta olduğunun bilinmesini istemedi mi yani? Hem de en yakın arkadaşları tarafından?" Koluna bir darbe yediğinde onun hastalığının tamamen geçtiğine inanmıştı bile. Jimin'in eli her zamanki gibi ağırdı ve acıtıyordu.
"Dinlenmem gerekiyordu. Taehyung her şeyi zaten abartmışken bir de sizinle uğraşamazdım."
Bunu söylerken oldukça ciddiydi. Taehyung onun iyileşme sürecinde olduğu bu birkaç gün işyerinden izin almış, tüm benliğini Jimin'e ve onu iyileştirmeye adamıştı. Onun tek başına tuvalete dahi gitmesine izin vermiyordu. Biraz başı dönecek olsa onu kucağına alıyor, destek olmaktansa taşımayı seçiyordu. Ona birbirinden yararlı yemekler yapmış, Jimin'i midesi bulanacak kadar vitamine boğmuştu. Bugün çok daha iyi hissetmesi onun sayesinde olsa da açık hava almak için sadece balkona kadar çıkabilmişti günlerdir. Şimdi market rafları arasında gezerken yürümek bir çile gibiydi. Bacakları çalıştırmamaktan uyuşmuştu.
"Taehyung gerçekten fazla üzerine düşmüyor mu sence? Yani anlıyorum, seni seviyor ve iyi olman için çabalıyor ama hasta olduğunu öğrenince seni görmeye geldim. Bana evin kapısını bile açmadı." Elbette biliyordu, hasta olduğunu başta saklamış ama sonra Changbin telefonu elindeyken onu aradığında kötü hissettiği için kendisi söylemişti ona. Aynı gün o çorba içerken Taehyung kapının ardından gelen misafirlerine bağırmıştı ve onu Jimin'in yüzünü bile göstermeden yollamıştı.
"Sana bulaşmasını istememiştir." dedi gönülsüzce. Arkadaşının çenesi ise asla susacak gibi durmuyordu.
"Jimin, tüm hastalığın boyunca dibinden ayrılmayan ve kendini bir an düşünmeyen adam beni mi düşünecek? Cidden şu abartılı tavrı..." Bir çırpıda böldü onun lafını.
"Changbin. Kes artık şunu. Taehyung abartılı falan davranmıyor. Sana söyledim, ben istemedim kimseye haber vermesini. İyi değildim ama sonuçta o bana bakıp beni iyileştirdi. Uzatacak bir şey yok ortada." Sesi öfkeli çıkıyordu ancak bu hak edilmiş bir öfkeydi. Changbin üstelememesi gereken noktayı bilmeliydi.
"Pekala, agresif yanın birdenbire çıktığına göre susma zamanım gelmiştir herhalde." Durumu garip bir hale sokmamak için konuyu değiştirmeyi denedi. Bulundukları koridorun iki yanındaki raflara bakındı. "Ne alacaksın?" Jimin raftan birkaç ürün alıp önündeki arabaya bıraktı.
"Taehyung'a yemek hazırlamak istiyorum. İşe birkaç gündür gitmediği için çok yoğun bir gün geçiriyordur eminim. Sevdiği bir şeyler yapacağım." dedi kısaca. Aklında net bir menü yoktu ama yapacakları biraz zaman alırdı, orası kesindi. Hazır olan hiçbir şey yemeyeceklerdi bugün.
"Bence soyunup yatağın üzerine uzansan onu daha mutlu edersin gibi ama sen bilirsin." Omzunun üzerinden bir şeytan gibi fısıldayan Changbin'e kaşlarını çatarak baktı.
"Yatağımı mı konuşacağız şimdi de?" Changbin anında gerilemiş, onun ters bakışlarının hedefi olmamak için alelacele geçiştirmişti.
"Yok kardeşim, siz nerede yapmak isterseniz orada yapın yani. Yatak sadece bir örnekti. Yoksa kim karışabilir buna? Ee, ne alıyoruz?"
***
"Aşkım? Evde misin?" Sevgilisi görünürde yoktu ancak sesi duyuldu evin girişinden.
"Taehyung? Erken mi geldin sen?" Hayretle sormuştu bunu, onu beklemediği belliydi. Taehyung paltosunu çıkardı, girişteki askılığa asarken onu yanıtladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."