İyi okumalar...
"Taehyung diyorum. Duyuyor musun beni?" Kolunun sertçe dürtülmesiyle irkildi uzun boylu çocuk. "İyi misin sen?"
"İyiyim evet. Bir şey mi oldu?" Nayeon ellerini önünde bağlamış, yönünü Taehyung'a çevirmişti.
"Eski orospular melek oldu kardeşim. Ama konumuz bu değil. Konumuz saatin öğleden sonra iki olması, yani kafenin en yoğun saatinde ne düşünüyorsun acaba sen kukumav kuşu gibi?" Çocuk onun azarlar tonda konuşmasına yüzünü buruşturdu. Pek sık yapmadığı bu yüz ifadesi kızın dikkatini çekmişti. "Ne oldu sana?"
"Bir şey yok ya. Kafam dalgın biraz. Ben bugün sipariş hazırlamaya destek olsam, servisi sen yapsan olur mu?" İş arkadaşı kısık bir kahkaha attı.
"Sonra da siparişlerin içinden bambaşka şeyler çıksa ve kovulsak değil mi? Gerçekten kendini kovdurmak için çok yaratıcı bir fikir, gurur duyuyorum seninle." Elleri alkışlamak için birbirine çarptı. Kafe kapıdan bir müşterinin daha girdiğini duyuran zille bir masa daha kalabalıktı artık. Tanıdık grubu Taehyung fark etmese de kız onu dürterek etmesini sağlamıştı.
"Sen alır mısın siparişi? Cidden kendimle uğraştırasım yok." Gözleri kısıldı Nayeon'un.
"Pardon? Benim ne zamandan beri bu cisimlerden sipariş aldığımı söyler misin? Defol git, al şunların siparişini." Yavru köpek bakışları normal şartlarda Nayeon'a işlemezdi. Ancak o kadar dalgın ve üzgün görünüyordu ki, arkadaşının gerçekten de o grup tarafından sıkıştırılmasını istemiyordu. Not defterini kapıp tezgahın ardından çıkmak için bir adım attı.
"Gerçekten yapacak mısın?" Taehyung'un şaşırdığı belliydi. Kız omuz silkip masaya yürüdü. Grup da en az Taehyung kadar şaşkındı.
"Hoşgeldiniz. Ne alırsınız?" Changbin başını yana eğdi.
"Sen sipariş alır mıydın ya?" Nayeon bir anlık gülümsedi, yüzünün eski asık halini alması çok sürmemişti.
"Evet, ben de burada çalışıyorum. Siparişlerinizi alayım." Hoseok kızın arkasından tezgahı görmek için biraz eğildi.
"Taehyung yok mu bugün?" Nayeon onun görüşünü kapattı geriye bir adım atarak.
"O bugün mutfakta çalışıyor. Evet, gördüğünüz gibi epey yoğunuz. Sipariş vermiyorsanız kafeyi terk etmenizi rica ediyorum." Changbin sırıtırken dudaklarını araladı.
"Americano alabilir miyim ben?" Not defterine A harfi yazıldı. Namjoon nazik bir sesle devam ettirmişti siparişi.
"Ben de americano alayım." Hoseok elini kaldırıp üç yapmıştı ve Nayeon da çizik sayısını üçe çıkardı böylece.
"Sıcak mı soğuk mu?" dedi son bir kez üçlüye bakıp. Hoseok'un parmağı Namjoon'u gösterdi.
"Benimki sıcak olsun, Namjoon'unki de. Chang?" Omuz silkerek kızdaki bakışlarını çekmedi Changbin.
"Kalbin kadar sıcak olsun Nayeoncum." Kız ona doğru eğildi ve dişlerini gösteren bir gülüş sundu.
"Buz gibi americanonu hemen getiriyorum Changbincim." O arkasını dönüp uzaklaşırken Hoseok Changbin'in koluna vurdu.
"Aldın mı cevabını?" Changbin arkasına yaslanmış, düşünceli bir ifadeyle konuşmuştu.
"Bu kızın erkek düşmanlığı nereden geliyor acaba ya? Siz de farkında mısınız bir tek bizimle diyaloğa girdiğinin?" Namjoon başıyla onayladı.
"Evet, sadece kadın müşterilerle konuşuyor gibi. Yani erkek müşteri olan masalara hep Taehyung bakarken Nayeon'un hiç bizden bile sipariş aldığını hatırlamıyorum bugüne kadar." Hoseok omuz silkip telefonunu aldı eline.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."