İyi okumalar...
"Ne yapıyorum dedin?" Jimin kazağını katlamayı bitirip valize koydu. Başka bir kazağa geçerken Changbin'e yanıt vermişti.
"Taehyung'a taşınıyorum. Burayı da Namjoon'a bırakacağım." Arkadaşının şok içindeki ifadesini gören olmadı. Jimin kıyafetlerini toparlıyor, Hoseok da mutfaktaki eşyaları koliliyordu. Changbin için de bulduğu bir görev vardı çocuğun, eğer oturup kendisini sorgulamayı bırakabilirse o da salona aldığı ufak tefek bibloları toplayacaktı.
"Sen emin misin bu kararından? Yani öylece Taehyung'a gidip onunla birlikte mi yaşayacaksın?" Jimin başıyla onayladı soruyu. "Kendi alanın ne olacak peki? Diyelim herifle kavga ettiniz. Önceden basıp buraya geliyordun, şimdi banyoya mı kilitleyeceksin kendini?"
"Saçmalamaz mısın? Kavgaları çözmek için illa yer mi değiştirmem gerekiyor? Oturur konuşuruz, çözeriz. İki yetişkin böyle yapar." Changbin gözlerini irileştirerek bedenini biraz geriye attı.
"Siz yetişkin olduğunuzu düşünüyorsunuz yani. Hayret." diye homurdanışı yeterince kısık olmadığından arkadaşının kulaklarına rahatça ulaşmıştı. Jimin elindeki tişörtü yatağının üzerine bıraktı.
"Neyiz biz Changbin? Çocuk muyuz?" Aslında ona bunu sorarken kendisi de tereddüt ediyordu. Şimdiye dek o kadar da yetişkin davranabildiğini düşünmüyordu zira.
"Yani fevrisiniz siz açıkçası. Öyle bir şeyleri kırıp dökmekte pek gocunan tipler değilsiniz ayrı ayrı düşündüğümde ama ilişkinizin dinamiğini bilemem tabi."
Dinamik, diye içinden tekrarladı Jimin. Bir dinamikleri var mıydı? Öyle belirli bir rotada ilerlemiyorlardı. Bazı ilişkilerde orantılı iniş çıkışlar olurdu, bazılarıysa bir değişim yaşamadan süregiderdi. O ve Taehyung için ne orantı ne de aynı doğrultuda devam etmek söz konusuydu. Onların nereye yükseleceği ve nereye kadar alçalacağını kestiremiyordu. Ancak şimdi onunla birlikte yaşamaya karar vermişken daha sık görüşmeleri iletişimlerini kolaylaştırırdı, kim bilir?
"Aynen öyle, bilemezsin. Yapabileceğimize inanmasak böyle bir karar almazdık zaten." dedi biraz alınmış bir ses tonuyla. Changbin ağzını araladığında odaya diğer arkadaşları girdi. Elindeki telefonu göstermişti.
"Ne yaptınız? Ben mutfağı hallettim. Joon'un da bir iki saate bitermiş toplanması." Jimin ona gülümseyip başını yana eğdi.
"Çok sağol Seok'um ya, sen gerçek bir arkadaşsın." Gözlerini hala yatakta oturan çocuğa dikti. "Bazı iş yapmamak için çene çalanların aksine." Homurdanışı Changbin'i altında iğne varmış gibi yataktan zıplatmaya yetti.
"Lafımı da yediğime göre karnımı doyurmuş olarak biblo toplamaya gideyim ben o zaman. Sanki o ruhsuz senin romantik biblolarını salonuna koyduracakmış gibi." Odadan çıkarken aksi bir sesle kurduğu cümleye yüzünü buruşturmuştu Jimin. Onun arkasından bağırdı.
"Neden koydurmasın? Gayet de güzel benim biblolarım bir kere!"
***
"Jimin bu ne?" Sevgilisinin elindeki seramiğe bakarken şirince gülümsedi.
"Aşkım o iki tane kedi kuyruğu." Taehyung bibloya bir bakış atmış, yeniden Jimin'e dönmüştü.
"Kuyruk olduklarını görebiliyorum." Elindeki toz beziyle sehpayı silen çocuk bir an duraksadı. Gözlerini Taehyung'a çevirmeden ağzını aralamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."