İyi okumalar...
"Çıktığınızı biz neden en son öğreniyoruz acaba? Hani daha yoktu öyle bir şey?" Sorguya çekilirken kaçacak bir deliği kalmamasına üzülüyordu Jimin. Dersi bitmişti, arkadaşlarıyla yemek yemişti ve şimdi Changbin kolasından büyük bir yudum daha alıp sorusunu çat diye suratına yapıştırıvermişti. Ellerini dolu bardağına sarıp mırıldandı.
"Yoktu zaten." Hoseok öne eğilen çocuğun göğsüne koymuştu elini. Sorgucu arkadaşı bu hamleyle yeniden arkasına yaslandı.
"Gece seninle ayrılırken hadi gidelim sevgilim demedi mi bu sana? Ben mi yanlış duydum arkadaşlar?" Jimin'in yumruğu masaya çok ses çıkarmadan ama sert bir şekilde indi.
"Ne zamandan beri benden hesap soruluyor ya? Ne şimdi bu?" Çatık kaşlarını düzeltmesi için Namjoon kolunu tutmuş, Hoseok da bakışlarıyla onu yatıştırmaya çalışmıştı ancak o dinleyecek halde değildi. "Taehyung benim sevgilim ya da değil, bu neden bu kadar büyük bir olay oldu?"
"Sadece merak ediyoruz. Seni üzme ihtimalini göze almak istemiyoruz." Sakin bir tonla lafa giren arkadaşının ardından onun yanındaki yine çenesini tutamamıştı.
"Seni üzerse zaten mezar yeri beğensin kendisine bir zahmet." Jimin hafifçe gülümsedi. Onlar tarafından böyle sahipleniliyor olmak hoşuna gitmişti. Ancak özel hayatı onu ilgilendiriyordu ve en yakınları da olsalar Taehyung'la aralarında gerçekleşenlere onları çok karıştırmamalıydı. Bu hem onun için hem de Taehyung için hoş sonuçlar doğurmazdı.
"Ortada olmayan senaryolar uydurmayalım." diye başladı söze. Ardından çok kısa bir özet geçti durum hakkında. "Zaten aramızdakini biliyordunuz. Bunun sevgililiğe evrileceği de açıktı. Dün gece benimle etkinliğe de geldi sonuçta. Sevgili olacaktık bir şekilde, sadece bunu dillendiren o oldu."
"Ben onaylıyorum ya. İyi biri Taehyung." demişti Namjoon yanında oturup meyve suyunu yudumlarken. Diğerleri de baş onayıyla ona eşlik ettiler. Jimin onların onayının önemli olduğunu ama her şey anlamına gelmediğini çok iyi biliyordu. Gülümseyerek kolasına dikti gözlerini. Telefonunun titreşimi oturdukları masayı sallamıştı.
"Efendim?" dedi ekrandaki ismi diğerleri göremeden telefonu açıp kulağına götürürken. Hattın öbür ucundan boğuk bir ses duyuldu.
"Nerdesin?" Jimin istemsizce kaşlarını çatmış, arkadaşlarının başladığı yeni konuya dahil olmamak için biraz masadan uzağa eğilmişti.
"Yemek yiyorduk, sen nerdesin? Sesin çok net geliyor." Onunla iş molasında veya ders arasında konuştuğunda arka planda mutlaka bir ses duyardı. Bu kahve makinesinin, koridordaki kişilerin veya kafedeki rahatsız etmeden çalan müziğin sesiydi genelde. Şimdi kusursuz bir şekilde sesi Jimin'e ulaşırken kendi bulunduğu ortamdaki ses onu rahatsız etmişti.
"Evdeyim ben ya." diye yanıtladı diğeri tekrar boğuk bir sesle. Bir gıcırtı sesi duyuldu ve Jimin anında bunun Taehyung'un yatağından geldiğini anlamıştı. Saat öğleden sonra ikiydi, Taehyung hala nasıl yatağından çıkmamış olabilirdi? Afallamış bir ifadeyle başka bir soru yöneltti.
"Saatin kaç olduğunu biliyor musun?" Bir anlığına Hoseok'un ona baktığını gördü ama çocuk anında diğer ikilinin dikkatini üzerine çekecek bir hareket yapmış ve Jimin'in konuşmasını sürdürmesini sağlamıştı. Usulca oturduğu yerden kalkıp restoranın kapısına doğru yanaştı Jimin. Gürültünün etkisiyle onu artık duyamazlardı.
"Evet ya, iki olmuş. Jim?" Mırıltıyla onu dinlediğini belirtti. Taehyung konuşmaya devam etti. "Benim mesaim var bugün."
"Biliyorum, dün söylemiştin. Taehyung mesai saatinde hala ne yapıyorsun yatakta?" Şaşkın bir sesle konuştu diğeri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."