İyi okumalar...
"Park Jimin?" Üçlü gruba doğru yürürken yemek yediklerini fark etmişti çocuk. Onların bitkin görünüşlerinin aksine kendisi gayet iyi bir kahvaltı yapmış ve derse gitmeye kendini tamamen hazırlamıştı. Aynı şaşkınlık tonunu korurken ismini haykıran çocuğa seslendi.
"Seo Changbin?" Çocuğun odağı yüzünde değil, montunun içinden görünen sweatindeydi. Parmağıyla göğüs hizasını işaret etti.
"Sen bu sweati geçen hafta giymedin mi?" Jimin ellerini iki yana açtı ve kendi etrafında bir kez döndü.
"Neyim ben Changbin? Moda ikonu mu? Bir giydiğimi bir daha giyemez miyim?" Changbin omuz silkti. Haklı olduğunu biliyordu.
"Giyersin kardeşim de bir yıl sonra giyersin, birkaç ay sonra giyersin ama bir hafta sonra da giymezsin yani. Hayırdır?" Büyük çantasını bir kez omzunda zıplatıp eski konumuna getirdi çocuk.
"Kıyafetlerimi almaya vaktim olmadı, bugün uğrayacağım eve." Hesap soran arkadaşı bu sefer işaret parmağını kaldırdı.
"Pardon, sen bir haftadır Taehyung'da mı kalıyorsun?" Jimin başıyla onayladı. Changbin'in kaşları havalanmıştı. "Ne şimdi bu? Bari evden çık da boşuna kira ödeme." Jimin ne demek istediğini anlamamış ve istemsizce dairesini koruma içgüdüsüne geçmişti.
"Saçmalama. Neden çıkayım gül gibi dairemden?" Changbin onun yükselişine aynı şekilde karşılık verdi.
"Çünkü basbaya manitanın evine yerleşmişsin kardeşim. Lan bugün kıyafet almaya gideceğim diyorsun, demek ki oraya döneceksin." Kendince sebepleri çok basit ve anlaşılırdı, bu yüzden sıralarken ikinci kez düşünmemişti bile.
"Taehyung'un evi benimkinden daha büyük, yatağı da. Orada daha rahat ediyoruz." Changbin'den bir yanıt gelmezken çubukların tabağa çarpışı bozdu sessizliği.
"Tabi, yemek yerken sizin yatak hayatınızı duymak isteyenlerle dolu çünkü burası." diye homurdanan Hoseok'a suratını buruşturdu Jimin. Aynı buruşuk yüzü ondan da almıştı.
"Aman be, tamam. Ben gidiyorum, derste görüşürüz." Kafeteryanın çıkışına yönelmişti ki adını duydu.
"Jimin?" diye seslendi yemeğini çoktan bitirmiş olan Namjoon. Diğeri arkasını dönüp ona baktı. "Evi boşaltacak olursan bana haber verir misin? Kaptırmak istemem." Jimin gözlerini kıstı ve kafeteryadan çıkmadan önce onu yanıtladı.
"Öyle bir şey olmayacak."
***
"Jim?" Çocuk elindeki not defterini kemerine sıkıştırırken masaya yaklaşmıştı. Jimin gözlerini ona dikti.
"Efendim sevgilim?" Taehyung saatine hızlı bir bakış attı.
"Mesaimden sonra benimle markete gelir misin? Evde bazı eksikler var da." Jimin hızlı hızlı başıyla onaylarken onun çıkışına çok bir zaman kalmadığını biliyordu.
"Poşetler için mi? Tabi, gelirim." Sevgilisi onu reddetti anında.
"Yok poşetler sorun değil. Arabayla gideceğim." Etraftaki müşterilere bir bakış atıp yeniden Jimin'e dönmüştü. "Ama senin de istediğin şeyler olabilir diye birlikte gidelim diyorum."
Jimin bir süre sessizce boşluğa baktı. Bu sırada müşterilerden biri el etmiş, Taehyung da hızla oraya yönelmişti. Ne kadar öyle kalmıştı kısa boylu? Hiçbir fikri yoktu. Ancak epey uzun bir süre olmalıydı ki Taehyung şimdi onun yanına gelmiş ve gidebileceklerini söylemişti. Taehyung'un evi kampüse çok uzak değildi, market de yollarının üzerindeydi ve bu, market de oldukça yakın demekti. Jimin'e göre yol bir an gibi geçivermişti. Arabadan inip bir market arabası alarak içeri yöneldiler. Taehyung raftaki peynirlerden hangisini Jimin'in daha çok seveceğini kestirmeye çalışırken Jimin dudaklarını aralamıştı.
"Taehyung?" Yönünü ona çevirdi çocuk ellerinde iki ayrı peynirle.
"Hangisini istersin?" Bakmadı bile. Peynirler umrunda değildi, aklı tamamen daha erken saatlerde arkadaşlarıyla arasında geçen konuşma ve Taehyung'un kafedeyken son söylediği cümledeydi. Bir çırpıda sordu aklındakini.
"Biz birlikte mi yaşıyoruz?" Taehyung ellerini indirdi. Beklenmedik yerden gelmişti, üstelik o bir yanıt umarken zor bir soruydu karşılaştığı.
"Bilmem." dedi dürüstçe omuz silkerek. "Bunu ister miydin ki?" Jimin'in gözleri irileşti.
"İster miydim? Taehyung sana bir soru soruyorum ve bana vereceğin yanıt bu mu?" Taehyung çevresini gösterdi.
"Marketin ortasında bana bunu sorarsan ben de böyle yanıt veririm Jimin. Bu öylece sorulabilecek bir soru mu sence?" Kısa boylunun bakışları alaycı bir hal aldığında ne geleceğini az çok tahmin edebiliyordu. Park Jimin ciddi konuları alaya vurmasıyla ünlüydü.
"Özür dilerim, tek dizinin üzerine çöküp bana ev arkadaşlığı teklif etme planını mı mahvettim?" Peynirleri rafa geri bıraktı diğeri ancak kesinlikle doğru yerlerine değil, bunun için fazlasıyla dikkati dağılmıştı.
"Ev arkadaşlığı mı? İlişkimiz senin için ev arkadaşlığı demek mi? Biz arkadaş mıyız Jimin?" Elini havada bir kez umursamazca salladı çocuk.
"Öylesine dediğimi biliyorsun." Taehyung geriye bir adım attı, bu fiziksel adımla ondan ruhsal olarak da uzaklaşmak istiyor gibiydi.
"Öylesine bu tarz bir şey denebilir mi ya? Bu kadar mı umrunda değil ilişkimizin tanımı?" Karşısındaki ellerini ona uzatmıştı ancak onu reddetti şiddetle.
"Taehyung, hadi ama. Basit bir market alışverişini buna çevirmeyelim. Umrumda olduğunu sen de biliyorsun, bunu söylememe gerek var mı cidden?" Alışveriş arabasına dönüp onu rafların arasında itmeyi sürdürürken cevap verdi Taehyung.
"Bazen evet, söylemen gerekiyor. Çünkü konuyu açıp da sonrasında ben büyütmüşüm gibi davranman gerçekten zalimce." Jimin onu nispeten daha dar olan abur cubur koridorunda arkasından sarılarak durdurdu. Sıkı ve kaslı kollardan kurtulmak zordu, Taehyung bir anlığına dirense de pes etmesi çok sürmedi. Omuzlarını düşürüp Jimin'in konuşmasını bekledi.
"Arkadaş dediğim için üzgünüm. Gerçekten öyle düşünmediğimi biliyorsun, lafın gelişi dediğim bir şeydi. Ama bu seni kırdıysa artık dikkat edeceğim, söz veriyorum. Affedebilir misin beni?" Onun beline sarılı ellerinin üzerine elini koydu uzun boylu. Derin bir nefes çekip bir soruyla karşıladı Jimin'i.
"Peki sen cevap verebilir misin?" Jimin'den bir yanıt gelmedi zira sorusunu belirtmemişti. Yönünü ona çevirip konuşmaya devam etti. "Benimle yaşamanı istediğimi söylesem bana bir cevap verebilir misin? Evet diyebilir misin teklifime, tek dizimin üzerinde olmasam bile?"
"Ne yani tek dizinin üzerine çökmeyecek misin?" Onun kaşlarını kaldırarak söylediğine gözlerini devirdi ve bir adım gerileyip çökmeye hazırlandı. Ama sevgilisi onu sıkıca tutmakta hızlıydı. Bir yandan kahkahalarını durduramamıştı. "Hayır hayır, çökme. Dalga geçiyordum. Tabi ki seninle yaşarım Taehyung."
"Gerçekten mi? Çökmemi istemeyecek misin?" Jimin sol elini kaldırdı ve avcunun içi kendine dönük şekilde havaya tuttu.
"Bana bir yüzük takmadığın sürece tek dizinin üzerine çökmen gerekmiyor."
Taehyung elini arkasına götürdü ve karşısındaki nefesini tuttu. Ta ki onun şaka yaptığını anlayana dek. Anladığında ise omzuna sert bir tokat atmakta gecikmemişti. Kim Taehyung tek koluyla onu göğsüne çekerken boştaki eli montunun iç cebindeki küçük kadife kutuyu yokladı. Henüz değildi, Jimin bugün ona bunu göstermişti. Ama çok uzak da değildi, hissedebiliyordu.
nE?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Azad ~ Vmin
Fanfiction"Beni bıraksaydın her şey daha kolay olacaktı." "Kendimi bırakmak seni bırakmaktan daha kolaydı."