Ayşe oturduğu masada ağabeyinin kendisine verdiği işi yapıyordu. Bilgisayarları temizleyip korunaklı yazılımlar yüklüyordu. Sızdırılan birkaç belge ile başlamıştı aslında bu durum. Casus yazılımları bulmak için öncelikle sistemi koruma altına alması lazımdı. Kapının bir anda açılması ile kafasını kaldırıp baktı Ayşe.
Ağabeyi ve arkasında bir sürü kişi odaya doluşunca oturduğu koltuğa iyice sindi Ayşe. Bir oda dolusu erkekle aynı yerde bütün gözler üstünde ne yapacağını şaşırmıştı.
"Ohaa kızıl lan bu kız."
"Abi bu nasıl göz. Çilleri de var vay am-"
Kafasına yediği darbe ile öne doğru savruldu Çetin. "Çüş ama ya! Kafa lan bu. Lazım yani."
"Kardeşimin yanında bir daha küfür edersen gebertirim seni Çetin. Ayrıca gözlerine sahip çık oyarım it herif."
" Tamam yav sanki ne yaptık Allah Allah. Sizinle mı uğraşacağım ben be! Merhaba bayan. Ben Çetin. Dünya ahiret bacımsın öncelikle onu bir belirteyim de. Bunlar beni yemeden. Acaba diyorum şu çiller lens mi?"
Ayşe sürekli mimik değiştiren adama gülümsedi. Ne değişik birisiydi. Ve ayrıca o son soru neydi Allah aşkına.
"Lan elimde kalacak alın şunu başımdan. Abicim ne yaptın. Nasıl gidiyor temizlik."
Ayşe odada bulunan kişilere bir göz gezdirdi ve boğazını temizledi. Bunu kimin yaptığını bilmiyordu ama abisi bu insanlara güveniyorsa sorun yoktu.
"Birşey bulamadım ağabey. Hem çok anlamam demiştim." derken kapıyı kapatması için kaş göz yapıyordu. Odadakiler durumu anlayınca hem of püf yapıyor bir yandan da kapıyı kapatıyorlardı.
"Ne oluyor Ayşe sorun ne!"
Ayşe hem kağıda birşeyler yazıyor hemde konuşuyordu.
"Ağabey dedim ya birşey yok diye. Hem çok anlamam dedim. Yorgunum da zaten. Ben eve geçeyim. Birde akşama ne pişireyim sana."
"Ooo yemek dedi! Bende isterim banane bende isterim." Çetin ekip için her zamanki Çetin'di. Ama Ayşe için çok değişik bir adamdı doğrusu.
Adamlar Ayşe'nin kağıda "olağan şeyler konuşun yazarak anlaşacağım sizinle. Sakın çaktırmayın." Yazıp bütün ekibe okumuştu. En arkada bulunan Hamza kaşlarını çatarak durumu izlesede ses çıkarmadı ve önünde bulunan kızı izlemeye devam etti.
Ekip kendi içinde konuşmaya devam ederken Ayşe bir yandan kağıda birşeyler yazmaya devam etti. Kağıdı dolduran Ayşe abisine uzattı.
"Dinleniyorsunuz. Bilgisayar olan her yerde dinleniyorsunuz. Belli etmeyin. Biraz daha kalıp bütün birliğin dinlenmesini durdurup olağan sürece bağlayacağım. Ama burada konuşulmaz. Akşam toplanmanız lazım durumu anlatmam için."
Kağıt elden ele dolanmış ve en son Hamza'nın elinde durmuştu. Kaşları çatık elinde bulunan kağıtta ki güzel yazıyı okuyan Hamza kaşlarının giderek çatıldığının elbette farkında değildi. Önü açıldığı için onu fark eden Ayşe titrek bakışlarını bilgisayara çevirmeden önce Hamza'nın kafasını aniden kaldırması ile sakince indirdi başını.
Odada konuşmalar normal seyrinde giderken. Hamza arkasını dönerek "Ben odama geçiyorum az vakit kaldı. Sizde yavaştan toparlanıp çıkın annem akşama bekliyor mantı yapmış. Çetin bir daha kadını arayıp birşeyler isteme geberteceğim seni oğluma mı baksın senin boğazını mı doyursun köpek."
Hamza son sözünü söyleyip çıktı odadan. Çıkan yüzbaşı ile sırıttı Çetin. Gerçekten de arayıp istemişti.
"Ulan sen ne doymak bilmez bir adamsın Çetin. Madem bu kadar yemek düşkünüsün evlen de milletinin anası bacısı kurtulsun." demişti Ömer. Grubun keskin nişancısıydı.
Çetin offladı. "İlla açacaksınız değil mi bu konuları. Lan beni alacak kız daha anasının karnından doğmadı bir kere. Köpekler akşam geleni gebertirim hepsi benim."
Herkes onun bu haline gülmüştü. Ayşe dahil. Çetin gerçekten de ağabeyinin anlattığı kadar vardı. Derince iç çekti. Hepsi gülse de içlerinde bir harp olduğunu anlıyordu Ayşe. Dalgınca bilgisayara bakarken yüzbaşının gitmeden oğlum demesi geldi aklına. Demek adam evliydi. Zaten böyle adamlar boş kalmazdı. Daldığı düşünceden ağabeyinin ona dokunması ile çıktı.
"Hadi güzelim çıkalım bizde. Üzme sende kendini. En azından denedin. Hem bu işte uzman değilsin sonuçta. İstersen yarın seni buranın yazılımcısı ile tanıştırayım bir iki şey öğren. Rezil ettin kız beni." gülerek konuşuyordu Yiğit. Kardeşinin nasıl akıl küpü olduğunu elbette biliyordu. Bu yüzden bir sivili buraya çağırmada istekli olmuştu. Tabi bunun için yüzbaşından izni de almıştı.
"Çok isterim abicim. Acaba müsait olur mu önden bir sor sen olur mu?"
"Tamamdır çitlembik hadi kalkıp hazırlanalım bizde."
Herkes ayaklanınca Çetin yine Ayşe'ye yanaşmıştı yandan yandan.
"Eeee Ayşe'cim. Sen hangi yemek-"
"Ne Ayşe'cimi lan. Almayayım ayağımın altına."
"Yav bu ne ya bu ne ya. Tamam baştan alıyorum. Eee Ayşe bacım sen hangi yemekleri çok iyi yapıyorsun acaba?"
"Ulan. Ulan Çetin."
"Ne var Ömer'im. Ne olmuş yani. Yerken sesin çıkmıyor tabi. Köpek seni."
Güldü Ayşe önünde atışa atışa giden gruba. Ağabeyi kendine çekip sarılınca iyice yanaştı. İçeride olanlar canını sıkmıştı. İnsan nasıl vatanına ihanet ederdi anlayamıyordu Ayşe. Derince iç çekip iyice yanaştı ağabeyine. Onun burada mutlu olduğu anlaşılıyordu. E artık bundan sonra kendisi de buradaydı. Yeterince ayrı kalmıştı ailesinden kalan tek kişiden. İki yıllık süreçte sivil çalışmasında kendisine uzun süre yetecek kazanç elde etmişti. Burada da sivil işler almaya devam edecekti.
Ağabeyi ile birlikte girdi odada sisteme yüklediği yazılım ile süreci normal göstermeye başladı Ayşe. Ama bilgi paylaşımı durmuştu. En azından bu gecelik içi rahattı. Keşke daha önce gelseydim buraya diye düşünüyordu. Bir işe yaramak bu hayatta en kıymetli şeylerin listesinde her zaman başı çekerdi Ayşe için.
Bindikleri araba şimdi onu nereye götürüyor bilmiyordu. Ama bu akşam göreceklerinden sonra hiçbir şey Ayşe için eskisi gibi olmayacaktı...