-29-

12K 894 41
                                    

Keyifle sürdüğü arabada arada arkaya bakıyordu Hamza. Ayşe ile Alican parmak oyunu oynuyordu. Giydiği kıyafetler bile aynı renkti bugün. Kapıda Ayşe'yi süzerek fark etmişti ama Ayşe kızarıp sessiz kalınca oda utandırmamak için dememişti birşey.

Geldikleri mesire alanına göz gezdirdi. Yemyeşil bir alandı. Ayşe çok seviyordu sakin ortamları. Bu konuda da anlaşıyorlardı Allah'tan. Konforlu ve lüks yerleri sevse Hamza severek yine götürürdü Ayşe'yi. "Geldik güzelim. Hadi inelim."

Ayşe kafasını kaldırıp dışarı bakınca gördüğü yer ile gülümsedi. Alican'a hırkayı ne olur ne olmaz diye giydirdi hemen. Arabadan inince dibinde biten adamla ne olduğunu anlamasa da Hamza'nın uzattığı kolları ile Alican'ı almak istediğini anladı.

"Sıpaya kilo aldırıyorsun artık. Ağırlaşıyor oğlum farkındasın değil mi?"

Yüzü aydınlandı birden Ayşe'nin. Alican'ın bedenen düzelmesi çok hoşuna gidiyordu. Sonra bir an aklına gelen şey ile bakışlarını küçük çocuktan kaldırıp uzun adama baktı.

"Ben sizinle bu konu hakkında konuşacaktım aslında." Hamza ters ters bakınca "Yani seninle konuşacaktım." diye düzeltti hemen. Adamla resmen bir şeyleri resmiyete dökmek için gelmişlerdi buraya ama hâlâ siz diyordu.

"Güzelim alış artık. Resmi olma benimle bu kadar."

Yüzünün ısınmasını görmezden gelerek "Alışırım. Yani yakında alışırım inşallah."

"İnşallah Ayşe'm inşallah." Ayşe'm lafını duyunca yanan yüzünün artık kızardığını da hissediyordu. Yok bu adam sürekli böyle olacaktı anlaşılan. Hele evlenmeden böyle ise ilerde ne olurdu Allah bilirdi.

"İlerde oturma yerleri var oraya geçelim orada konuşalım olur mu? Ama acil bir şey ise konuşalım hemen." diyen Hamza iç çekti derince. Bir an önce nikah kıymak ve el ele dolaşmak istiyordu. Hele şu al al olmuş yanaklara tahmini ne zaman dokunacak diye de bir hayli merak ediyordu.

"Yok oturalım öyle konuşuruz."

"Hadi o zaman şu taraftan ilerliyoruz." diyerek yolu eli ile gösterdi ve ilerlemeye başladı yakın zamanda eşi olacak kadın ile birlikte. Bu düşünce bile içinin hop hop etmesini sağlıyordu.

"Ne kadar güzelmiş burası böyle. Ayrı bir dünya gibi duruyor Diyarbakır'ın rengine ters bir şekilde. Tabiki diğer yüzü de çok güzel ama burası da çok güzelmiş."

"Yeşili sevdiğini biliyorum yavrum. Bir adım önde olmak için geldik buraya." diyerek küçük bir kahkaha attı adam.

"Sen seviyor musun peki?" diye bir soru yöneltti Ayşe. Çünkü ileride buraya çok gelmek isterdi. Hem Hamza hakkında çok bilgi sahibi değildi.

Hamza artık kendisini merak eden Ayşe'ye gülümseyerek baktı. "Çok seviyorum bende." dedi.

"Ama tabi sen istesen donumun rengine kadar öğrenirsin değil mi?" diye güldü Hamza.

"Ya nasıl konuşuyorsun sen be adam. Ayrıca ben mesleğimi şahsi işler için kullanmıyorum beyefendi."

Hamza bastı kahkahayı. Kadının sinirlenince çakmak çakmak olan gözlerine bayılıyordu. Eh kızarınca o çiller daha da bir ortaya çıkıyordu.

"Tamam tamam kızma gel oturalım şöyle. Buranın köftesi çok güzel sende seveceksin muhtemelen. Çünkü senin gibi baharatlı yapıyorlar. Öyle kayış gibi değil yani."

"Hmm. Demek baharatı da seviyorsun." Bunu söylerken masaya yerleştiler aynı zamanda.

"Elin çok lezzetli Ayşe. Yanlış anlamazsan birşey sormak istiyorum. Mesleğin ağır bir meslek. Hele bir bayan için. Öğrendiğim kadarıyla kendini de inanılmaz geliştirmişsin. Nasıl fırsat buldun da bu konuda da başarılı oldun merak ediyorum açıkçası. Mesela bende yemek yapıyorum ama aç kalmayacak şekilde anca."

Küçük bir sessizlik sonrası cevap verdi Ayşe. "Aslında öyle bir hikayesi yok. Erken yaşta kaybettik ailemizi biliyorsundur. İşim çok oyalıyordu üniversite ve sonrasında ama ben lisede merak saldım aslında. Vaktim de boldu o zamanlar. Ve birde birşeyler yapıp yedirmeyi çok seviyorum. Yeni şeyler denemeyi felan. Allah rahmet eylesin benim hem annenim hemde babamın eli çok lezzetliymiş zaten. Eh birde oradan miras kaldı tabi." diyerek gülümsedi.

"Allah onlardan razı olsun. Senin gibi bir kızları Yiğit gibi bir oğulları olmuş. Vatana millete hizmet ediyorsunuz her türlü."

"Amin teşekkür ederim. Severek yapıyorum ne yapıyorsam. Ondan güzel oluyordur."

"Sen ne yapsan güzel yaparsın Ayşe. Bundan eminim. İyi anladım yani. Yemekleri söyleyelim sonra da konuşalım mı artık. Ben beklemek istemiyorum. Dayanamıyorum da. Bana kızmakta haklısın. Ama sen nasıl Alican'ı yanında görmek istiyorsan sürekli bende seni görmek istiyorum."

Ayşe konu yine oralara gelince yutkunarak çevirdi kafasını. Kısık bir tamam cevabından sonra etrafı incelemeye başladı. O arada Hamza yemekleri söylemiş ve Ayşe'yi izlemeye başlamıştı.

Kısa sürede gelen yemekler masaya konulmuş ve afiyet olsunlarla yenilmeye başlanmıştı. Hamza'nın dediği gibiydi gerçekten de köfteler. Arada minik minik Alican'ın önüne bırakıyordu. Asla ağzına verip çocuk muamelesi yapmıyordu. Gelişimi için bu da oldukça önemliydi. Karnının doyduğunu hissetse de göz açlığını bir iki köfte daha yemişti Ayşe.

"Neden bu kadar çok söyledin ki. Şunlara dokunmadım hiç yer misin? Ayrıca gerçekten çok lezzetliymiş. Teşekkür ederim beni getirdiğin için."

Hamza Ayşe'nin dokunmadım lafına kaş çattı. "Dokunsan ne olacak Ayşe yemeyecek miyim sanki. Ver sen onları bana gömerim hemen. Ayrıca beğenmene sevindim. Hep geliriz inşallah."

"Teşekkür ederim. Gelelim yine." Bunu söylerken utanarak kaçırdı bakışlarını. Sonra boğazını temizledi hafifçe. Tabağında ki köfteleri Hamza'nın tabağına bırakırken söze girdi. "Ben sana sormadan bir araştırma yaptım. Kızma olur mu? Yani araştırma derken doktor araştırdım. Çocuk psikiyatrisi yani. Bu durum ilerlemeden çözmemiz lazım. Elif ile konuştum daha önce çok götürmek istemişsin ama yakışıklım doktor görmeye dayanamıyormuş. Bir kez de beraber deneyelim mi? Korkuyorum böyle devam eder de geç kalırız diye."

Hamza son bir kaç aydır hayatını sürekli sorguluyordu ben nerede nasıl bir sevap işledim de Ayşe'yi karşıma çıkardı Rabbim diye. Çektiği dertlerin mi devasıydı Ayşe. Bir hediye miydi Allah'tan. Çok dua ediyordu. Karşısına çıkan bu kadın bu hayatta erken yaşta yorgun kalmış yüreğine serin serin sular serpiyordu. Hamza yeminler etti içinden. Kıymetini bilecek bir ömür değer verecekti. Çokça sevecek gönül kırmamaya dikkat edecekti...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin