-19-

13.2K 876 62
                                    

Sessizce giden araba da arkada Alican ile oturmuş olan Ayşe dışarıyı izliyordu. Hamza ise ara ara ve her kırmızı ışıkta onları. Ayrıca kırmızı ışıkların daha uzun sürmesini ilk defa istiyordu.

Son durduğu kırmızı ışıkta ise arkaya dönüp direk Ayşe'ye baktı. Şaşkınlıkla geri çekildiği görünce yarım ağız gülüp hemen kendisini toparladı. "Bugün iyice dinlen yarın seninle konuşmak istiyorum."

Ses gelmeyince "Ayşe?" diye seslendi.

"Hmm?"

"Yarın diyorum konuşalım seninle. Olur mu?"

Derince nefeslenen Ayşe Alican'ın küçük parmaklarını okşarken mırıldandı sessizce.

"Ne değişti bilmiyorum ama benim sizinle konuşacak bir şeyim yok komutan."

"Ayşe. Bak ne desen haklısın. Ama konuşalım ki sende beni anla. Lütfen."

"Herşeyi o gün söylediniz zaten. Bana yetti o kadarı. Eğer Alican'dan yine uzak durmamı istiyorsa-"

"Hayır hayır. Asla böyle birşey istemeyeceğim."

"Zaten isteseniz de uzak durmam. Sizi de dinleyecek değilim. Eğer görmek istemiyorsanız kapayın gözünüzü Hamza bey."

"Keçi!"

Gözleri şaşkınlıkla irileşen Ayşe korna seslerinin bir anda artması ile çemkirdi hemen.

"Keçi mi? Siz. Sizsiniz keçi. Keçiymiş."

"Yalan mı. İnatçı keçinin tekisin."

"Bak hâlâ. Asla konuşmayacağım sizinle." Bunu der demez iyice Alican'a dönen Ayşe ile Hamza da yine şateller atmıştı. Yok sayılmak en nefret ettiği şeylerden biriydi. Ve bu kadın onu bir kez olsun görmemişti bile. Varsa yoksa oğluydu. Biraz da Hamza'yı düşünse ne olurdu sanki. İnsan oğlunu kıskanır mıydı. Kıskanıyordu işte. Ve sıpanın da bu durum oldukça hoşuna gidiyordu. gülerek Ayşe'ye bakmasından belliydi. En iyisi çamura yatmak diye düşündü. Kütüklük bu hayatta en iyi olduğu şeylerden birisiydi ne de olsa.

"Kızım bak araba sürüyorum deli etme beni. Çevirme şu suratını."

"Kızım mı? Siz, siz varya. Hödük herif." Sinirden çatlayacaktı şimdi Ayşe orta yerinden. Bu nasıl bir üsluptu böyle.

"Göstereceğim çok yakında ben sana o hödük lafını dur sen. Çatlat sen beni böyle. Evleneceğim kızım seninle. Duydun mu? Kocan olunca bu dil bu kadar uzayacak mı sanıyorsun. Acayip susturma yöntemlerim var. Keyifle kullacağımdan emin olabilirsin." Sözü biter bitmez ıslık çalarak park etti. Aynadan arkaya bakınca boynundan suratına kadar kızarmış kadını görünce keyfine keyif katmıştı. Ama bir an önce kaçması lazımdı.

"Edepsiz herif. Terbiyesiz ne olacak. Kocaymış. Allah'ım. Allah'ım sen sabır ver yarabbim çocuğun yanında nasıl konuşuyor. Siz bana söylediğiniz her şeyi unuttunuz belli ki yüzbaşı. Ama unutmadım ben. Benimde çok güzel hatırlatma yöntemlerim var bilesiniz. Ve şu andan itibaren şunu da kafanıza sokun. Sizinle evlenmem. Duydunuz mu? Ayrıcaaa ne malum gönlümde biri olmadığı?" Tek kaşını kaldırıp inmeye çalışan adama ters ters bakmıştı. Aldığı tepki ile de "Böyle kalırsınız işte." Alican'ı öpüp hemen dışarı attı kendisini Ayşe. Yüzbaşı bir ayağı içeride bir ayağı dışarı da put gibi duruyordu şimdi. Bu da keyifle uyuya bilirim anlamına geliyordu Ayşe için. Kimse için üzmeyecekti kendisini. Tabi bu eve girince sinirinden yastığı yumruklayıp iki tur ağlamayacağı anlamına gelmiyordu. Nasıl bu kadar pervasızca konuşurdu. İki saat bunu düşünüp ağlayıp duracaktı. Ne vardı sakin kafa ile bir uyku çekseydi. Üstelik Alican'a tam sarılamadan çıkmıştı. Daha bir kinlenmişti şimdi o adama.

Geride kalan Hamza ise birkaç saniye sonra normale dönüp oğluna baktı. O da kendisine bakıyordu resmen.

"Görüyorsun değil mi? Nasıl cadı. Nasıl affettireceğim kendimi Alican. Yüzümü görmeye tahammül edemiyor keçi. Birde gönlümde biri var demez mi. Ulan şeytan diyor at sırtına. Bak çok cazip gelmeye başladı bu şeytanın dedikleri bir an. Anca böyle alacağım nikahıma ben belli oldu yani. Ah ulan ah. Kime ne anlatıyorum. Beyefendi ilgiden memnun tabi sesi çıkar mı?" Alican'ın bu konuşmadan sonra hafif çığlıklı gülmesi ile Hamza'nın gönlü bir hoş olmuş yüreğine serin sular serpilmişti her geçen gün. Oğlu artık daha çok insan içine çıkıyor ve konuşamasa bile en azından sesli gülücükler bırakıyordu etrafa. Şimdi olduğu gibi. Şüphesiz bunun tek sebebi Ayşe'ydi. Oğlunu iyileştiriyordu farkında olmadan. Ama Hamza farkındaydı.  Sakin ve huzurlu bir hayat sürmek istiyordu. Rüyalarını süsleyen bu kadın artık hayatına da dokunsun istiyordu. Ve az önce atar yapıp giden kadın gün geçtikçe daha bir hoş ediyordu gönlünü. Arabadan tam çıkınca duydu Ayşe'nin sesini. "E biz eve gelmemişiz."

"Alışveriş yapacağız. Annem liste verdi hem bizede alıştırma olur?"

Kaşlarını çatan Ayşe anlamayarak "Neyin alıştırması anlamadım?"

"Neyin olacak ileriki hayatımızın. Karı koca olduktan sonraki yani?"

Gözlerini iri iri açıp adamın genişliğine şaşırıyordu Ayşe. "Siz iyice kafayı yediniz. Hem az önce gönlüm-" Hamza üstüne üstüne yürüdü ve yanda duran araba ile arasına aldı Ayşe'yi.

"N-napıyorsunuz Allah aşkına?"

Çatık kaşları ile eğildi Ayşe'ye. "Bir daha yanımda başka adamların lafını etme Ayşe. Nikahı beklemem veririm o dudaklara cezasını ona göre. Sanki bilmiyorum ne olduğunu. Kışkırtma beni. Annem liste verdi. Alican'ı alıp içeri giriyoruz alışverişimizi yapıp eve gidiyoruz. Sen bizde yemek yiyeceksin sonra evine geçer dinlenirsin. Hiç itiraz etmek için açma o küçük ağzını. Bakma şöyle yemin ederim herkesin içinde yapışırım o dudaklarına kanatana kadar da bırakmam."

Ayşe dudaklarını birbirine bastırıp şaşkın bakışlarını indirdi yere hemen. Yapmazdı değil mi? Yok yok yapmazdı. Niye hala dibinde duruyordu ki. Kenardan geçmeye çalışınca hemen kolu ile kesti gidiş yolunu Hamza.

"Nereye?" Hala düzelmemiş çatık kaşları ile soludu yüzüne doğru.

Olduğu yerde kıvıranan Ayşe "Alican'ı alacağım."

İşte o anda yumuşadı suratı Hamza'nın. Kenara çekilip almasını sağladı. Ne çok yakışıyordu eline Alican. Gülümseyerek onlara bakıyordu. Sonra dönüp markete yöneldiler.

Hamza listeyi çıkarıp bir market arabası aldı. Ayşe ve Alican arabayı sürmüş Hamza da kağıtta ne yazıyorsa market arabasına atıyordu. Hamza aile gibi hissediyordu o anlarda. Markette onları görenler tebessüm ederek izliyorlardı. Kasadan geçen eşyaları Ayşe de kucağında Alican ile almak isteyince Hamza Ayşe'nin elini tutmuş, poşetten ayırmış ve "siz arabaya geçin getiriyorum ben şimdi poşetleri" diyerek ödemeyi yapmıştı. Ayşe söz dinledi, denileni yaptı. Hamza bir seferde ne varsa almıştı. Çıktığında bir kadını Ayşe ile konuşurken görünce yaklaşınca kadının Ayşe'ye "maşallah kızım ne çok yakışmış çocuk kucağına yüzük yok ama evli misin sen bekar mısın?"

Hamza ise Ayşe cevap vermeden lafa atıldı. İki dakika da bütün keyfi kaçmıştı.

"Karıcığım. Neden binmedin arabaya?"

Ayşe duyduğu cümle ile şaşkınlıkla arkasına dönünce kadın Mahçup şekilde gülümseyip "kusuruma bakma yavrum." diyerek hızla uzaklaşmıştı oradan. Az önceki keyfi yerine gelen Hamza Ayşe'ye dönünce kıpkırmızı bir surat görmeyi beklemiyordu elbette. Ne demişti canım sanki. Olacak olanı söylemişti...

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin