-5-

20.4K 923 7
                                    

Tüm masa sessizce olan biteni izliyordu. Çetin bile çok sevdiği mantıyı bırakmış izliyordu Ayşe ve Alican'ı. Ayşe'nin gözyaşları durmayınca Yiğit de kendine çekti sarıldı kardeşini. Çocuklar konusunda çok hassas olduğunu biliyordu. Şu anda bu kadar etkilenmesinin sebebini de anlamıştı. Çocukları çok seven Ayşe'nin içeri girdiği anda Alican'ı alıp bağrına basması gerekiyordu normalde. Ama Ayşe özellikle uzak duruyordu. Yiğit başta bu durumu Hamza komutanına bağlıyordu. Çünkü kardeşinin ondan çekindiğini yoldan geçen herhangi bir insan bile anlardı.

"Güzel kardeşim. Ağlama artık Ayşe harap oldun zaten."

"A-ağabey."

"Anladım ben güzelim. Rüyalarında gördüğün kişi Alican. Ondan mı geldiğinden beri uzak duruyorsun çocuktan. Ama bir göz değdirseydin çocuk geldiğinden beri sana bakıyor be güzelim bu kadar niye sıktın kendini." Saçlarına bir öpücük bıraktı canından çok sevdiği kardeşinin.

"Abi ne oluyor biri de bana anlatsın artık." Çetin daha fazla dayanamamıştı. Melek hanım tülbetinin ucu ile akan yaşlarını silerken yaşanan anın hiç birini bile kaçırmıyordu. Elif ilk defa yiğeninin evdekiler dışında birinin kucağına gittiğini görüyordu. Ömer de Çetin kadar şaşkındı. Ama Hamza hepsinden daha farklı bir alemdeydi. Gördüğü rüyalar boşuna değildi. Bunu elbette anlamıştı. Ama bu şekilde bir sürece gireceklerini hiç tahmin edemiyordu. Demek kendisi Ayşe'yi görürken Ayşe de oğlunu mu görüyordu rüyasında. Birden aklına acaba beni de gördü mü rüyasında diye bir cümle düştü. Kafasını hızla sağa sola salladı, beyni patlayacak kıvama gelmişti.

Ayşe ise hepsinden farklı bir durumdaydı. Kucağında ona minik kolları ile sarılan çocuk öyle hafifti ki yüreği burkuldu. Bir elini sardığı bedenden çekip gözlerini kuruladı. Burnunu yavaşça çekti ve kafasını hafifçe kaldırıp Elif'e baktı. O da ağlıyordu şimdi. "Bir kase çorba verir misin?" diye sordu. Elif kafasını hızla sallayarak ayaklandı. Alican hiç istifini bozmadan oturduğu kucakta hâlinden memnun bir şekilde bekliyordu. Sabahtan beri birşey yedirmeye çalışıyorlardı çocuğa. Hazır kendisine bu kadar yakın davranmışken belki yer diye düşünmüştü.

Sessizce beklenilen ortama Melek hanım müdahil oldu. "Hadi. Hadi beklemeyin yemekler soğudu. Yavrum belki yer hadi oğlum devam edin herkes ona bakıyorken yemez şimdi."

"Yav bu çocuk bırak kucağıma gelmeyi bir kere yüzüme bakmadı püü yazıklar olsun. Ben bu çocuğun amcası değil miyim be!"  Yine duramamıştı Çetin efendi.

"Sen bir sus. Sanki ne amcalık yapıyor. Karşısına geçip ipini koparmış dana gibi bir o tarafa bir bu tarafa hareket ediyorsun. Çocuk seni insan bile sanmıyor olabilir o derece." Ömer'in bu hayatta sevdiği birşey varsa o da Çetin ile uğraşmaktı.

Tabağına dönen Çetin bir kaşık mantıyı daha mideye indirirken "Nankörler." diye homurdanmıştı.

Elif bir kase çorbayı getirip Ayşe'nin önüne sakince bırakıp yerine oturdu. Ayşe içinde kaşık olan çorbayı bir iki kez karıştırdı ve Alican'a eğildi. Boğazını temizleyerek seslendi.

"Alican?"

Sakince oturan çocuk ona seslenmesi ile yerinde kıpır kıpır hareket etmeye başladı. Giydiği kıyafetler üstüne büyük gelen çocuk önce hiç kafasını kaldırmadı. Ama Ayşe bir daha seslenmeyince kafasını kaldırıp yüzüne baktı dudaklarını sarkıtarak. Ayşe kendisine her an ağladı ağlayacak gibi bakan çocuğa gülümsedi yaşlı gözleri ile.

"Biraz çorba içelim mi?"

Alican sanki başka birşey bekliyormuş da onu duymadığı için rahatlamış gibi kafasını hızlı hızlı salladı. Ayşe tekrar gülümsedi ve bir kaşık çorbayı alıp Alican'ın ağzına uzattı. Küçük beden hemen dudaklarını aralamıştı içmek için.

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin