-9-

18.9K 937 13
                                    

Giden erkekler sonra Elif kapıyı tıklatıp bekledi. Kucağında Alican ile Ayşe açtığı kapıda Elif'i görünce gülümsemişti. "Hoşgeldin Elif. Günaydın. Gelsene içeriye."

"Ayyyy uyanmışlar bile. Günaydın. Şu sıpaya bak. Nasıl da keyfi yerinde. Bende sizi kahvaltıya çağırmaya geldim. Çok özür dileriz Ayşe. Dün akşamdan sonra sabaha doğru uyandı bir yaygara kopardı aklımız çıktı. Son çare sana getirelim dedik. Ağabeyim kaptığı gibi geldi."

"O nasıl laf Elif. Ben çok sevdim Alican'ı. Uyuduk beraber ve ayrıca biz kahvaltımızı yaptık. Keyif çayı içiyorduk Alikuş ile."

"Ne demek yaptık kahvaltı. Ama biz sabahtan beri kahvaltı hazırlıyoruz sana."

"Niye zahmet ettiniz arkadaşım. Hem sıra bende demiştim. Bugün abim için erken hazırladım ama ilk fırsatta bana bekliyorum kahvaltıya."

"Ya ama sen şimdi gelmeyecek gibi konuşuyorsun Ayşe. Hadi bakalım lütfen gel bize eşlik et. En azından çay içersin."

"Yok gelmeyeyim ben Elif. İşim var biraz. Ama gün içinde size uğrayacaktım bende. Siz yapın kahvaltınızı bende o ara işlerimi halledeyim olur mu. Sonra gelirim ben size."

"Ayşe. Arkadaşım. Dün içinse. Yani abim hep soğuk bir insa-"

Ayşe başını sağa sola salladı hemen. "Elif. Konuşmasak bu durumu. Alican'ı ikna ettim ben. Yanlış anlama benimle olmasından asla rahatsız değilim hatta tam tersi. Üç yıldır görüyorum ben Alican'ı. Şimdi böyle yanımda olması. Yani rüyalardan mı bu kadar benimsedim bilmiyorum ama hep benimle kalamaz. Aile kavramını bilmesi lazım. Ama yine gelecek bana değil mi yakışıklım." diyerek Alican'a döndü Ayşe. Onaylaması için. Karşılığında bir baş sallama aldı. Öyle güzel bakıyordu ki kendisine. Ağlamak istiyordu Ayşe. Anne olmayı her zaman çok istemişti. Çocuklar onun hassas noktasıydı. Anne babasını erken kaybetti diye mi oluyordu bilmiyordu ama yinede bu duyguyu seviyordu.

Elif'e döndü. Sıcacık bakıyordu o da. Bir günde böyle bir arkadaş edindiği için elbette çok mutluydu. Elif'in yüzünden bile anlaşılıyordu samimiyeti.

"Anladım canım. Zorlamayacağım. Bu Allah'ın bir lütfu gibi. Dün annemle konuşmaktan uyuyamadık. Nasıl bir duygu nasıl hisse Ne zaman istersen gel biz müsaitiz olur mu? Gel bakalım halacım bana. Oyy göbüşümüzde şişmiş. Allah senden razı olsun. Sabah ağzına zorla sokuyoruz iki lokmayı. Asla birşey yemiyordu sıpa."

"İnşallah bundan sonra elimden geldiğince yardımcı olurum ben arkadaşım. Hadi siz gidin kahvaltınızı yapın. Bende bir saate gelirim."

"Tamam canım. Hadi bay bay yap bakalım Alican bey." Çocuk sanki bu anı bekliyormuş gibi birden sağ elini kaldırıp sallayınca Elif'in ağzı açık kaldı. Daha ne kadar şaşıracaktı bilmiyordu. Babasına bile el sallamayan çocuk Ayşe'ye el sallıyordu. Ayşe gülüp el sallamış ve içeri girmişti. Kapı kapanmış ama Elif hâlâ olduğu yerde kalmıştı. O an içeri girmeden aklından geçen tek şey acaba Alican da rüyasında Ayşe'yi görüyor muydu. Bu nasıl bir işti. Çocuk nasıl bu kadar kolay benimsemişti dün gördüğü kızı. Uzun uzun konuşmuştu annesiyle. Allah biliyor ya evlerine gelin gelse nasıl mutlu olurlardı.

Ayşe evdeki işlerini halledip saate baktığında bir buçuk saat geçtiğini fark etti. Düzenli ve temiz olmayı severdi. Küçük yaşta üstüne binen yüklerden de kaynaklanıyordu bu tâbi. Şimdi üstüne temiz kıyafet giyinip karşıya geçmek kalmıştı. Henüz sonbahar ayları olduğu için pileli bir etek üstüne de sweatshirt giyinerek çantasını aldı yanına. Mutfaktan hazırladığı alınacaklar listesini de yanına alarak kapıya yöneldi. Beyaz düz taban bir ayakkabı aldı ayakkabılıktan, tam giyinmeden karşı kapıyı tıklattı. Melek hanım elinde havlu ile açtı kapıyı.

"Günaydın Melek teyze. Müsait misiniz?"

"Ooo Ayşe kızım. Gel gel bekleme geç içeri yavrum. Müsaitiz tâbi."

İçeri geçip oturma odasına yöneldi. Koltukta oturmuş öylece dışarıyı izleyen çocuğu görünce yüreği sızladı. Küçük bacaklarını uzatmış minik ellerini de bacaklarının arasına sokmuş camdan dışarı bakıyordu. Yalnız bir çocuk ne hisseder çok iyi bilirdi. Ağabeyi elbette onu mümkün olduğunca yalnız bırakmamıştı. Ama istediği meslek bir noktadan sonra buna müsade etmediği için Ayşe de yalnızlığı iliklerine kadar tatmıştı.

"Alikuş?"

Çocuk bir anda kafasını çevirip ona baktı. Gözleri ışıl ışıl olmuştu anında. Hemen koltukta ayaklandı. Ayşe geçip yanına oturunca gelip dizlerine oturmuştu.

"Hele şuna bak. Halacım sen hemen buldun mu yerini. Hoşgeldin arkadaşım. Varya ne dedin sıpaya biliyorum ama geldiğinde hemen indi kucağımdan ve koltuğa tırmandı. O dakikadan beri oturuyor."

"Ben sadece beni uslu uslu bekle dedim Elif. Ama böyle oturacağını bilseydim başka şey derdim vallahi. Nasıl da bakıyor dışarıya. Canım benim."

"Çok çıkmaz dışarıya. Ağabeyim ile bazen parka giderler beraber. O kadar."

"O zaman havalar soğumadan babasından izin alıp birgün bizde çıkalım dışarıya."

"Ay ne güzel olur. Birde piknik yapalım birgün ya. Buranın bir mesire alanı var. Görsen bayılırsın."

"Çok sevdim zaten buraları. Tarih kokuyor sokaklar. Dün gezmekten ağabeyimin yanına gidemedim. Mutlaka gidelim pikniğe de."

"Tamamdır anlaştık. Zaten iki gün sonra bizim hanımlar toplanıyor. Bu arada birgün sanada hoşgeldine gelecekler. Hepsi tanıdık iyi insanlar. Ve hepsi ekipten merak etme. Yiğit ağabey tanıyor. Biz de böyle bir aile olduk burada. Birbirimize sahip çıkıyoruz. Laf aramızda seni çok merak ediyorlar."

"Tabi beklerim ben. Ama önceden haber verdi hazırlık yapayım olur mu? Bende tanımak isterim onları. Zaten ağabeyim hep bahseder yüzüne karşı demek olmasın ama çok iyi insanlar diye."

"Sen de çok iyisin Ayşe. Yüzünden gözlerinden bile belli bu. Hüzün var en çok tabi gözlerinde. Ama bizde alıştık artık bu bakışlara. Umarım berbaber aşarız bu durumu da. Annesizlik ne demek bilmem ben. Ama babasızlığı tattım bende."

"Rabbim hepsine rahmet eylesin."

"Amin canım."

"Ooo kızlar. Sohbet hemen koyulaşmış. Hele şuna bak. Ah kızım nasıl bekliyor seni." Melek hanım gelip oturdu kızların karşısına. Uzun uzun konuştular rüyalar hakkında. Ayşe'nin içi rahatlamıştı. İnanıyorlardı kendisine.

"Bizden yana için rahat olsun kızım. Allah biliyor ya nasıl dualar ederdim rabbime. Seni gönderdi bize. Yavrumun gözüne can geldi."

"Çok teşekkür ederim Melek teyzem. Her zaman yanında olurum ben. Elimden geldiğince tabi. Ben aslında buraya başka birşey içinde geldim. Günlük süt yumurta alacağım bir yer varmı yakınlarda. Ya da siz nereden alıyorsunuz?"

"Vallahi kızım. Bizde Alican için çok araştırdık. Sıpa yemiyor diye bıraktık bir zaman sonra herşeyi günlük vermeyi. Ziyan ediyordu çünkü. Günlük almasakta üç dört günde bir aldığımız bir yer var. Oradan al sende. Temiz insanlar."

"Ben bugün gidip konuşmak istiyorum da. Nerede olduğunu söyleseniz bende gitsem. Sonra askeriye ye gideceğim. Yarına bırakmayım."

"Ben hatırlamıyorum ama Elif sen biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum annem. Beraber gidelim hatta arkadaşım. Bende hava almış olurum."

"Çok güzel olur tabi." Gülümsediler. Melek hanım kucağında torunu ile oturan kıza dün geceden beri dua ediyordu. Oğlunun kaderine yazsın diye. İçinin güzelliği yüzüne yansımış cümlesi tam anlamı ile anlatıyordu aslında Ayşe'yi. Küçücük çocuğu sanki koca bir adammış gibi almış karşısına konuşuyordu. Tane tane anlatıyordu gidip geleceğini. Oyunlar oyna beni beklerken diyordu. Yaşlı gözlerini sildi tülbenti ile Melek hanım. Anne olmadan annelik duygusu verilmişti Ayşe'ye. Çıkmadan da birşeyler yedirmeyi unutmamıştı. Şimdi ise Alican ile oturduğu odada torunu yere oturmuş küçük arabaları ile oynarken bir kez daha açtı ellerini semaya Melek hanım.

"Rabbim. Oğlumun gönlüne sıcaklık ver. Gösterdiğin rüyaların elbet vardır bir anlamı. Ayşe'yi torunuma anne oğluma eş nasib eyle. Ayşe'nin gönlüne Hamza'yı, Hamza'nın gönlüne Ayşe'yi düşür Allahım..."

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin