-25-

11.5K 787 35
                                    

Hamza hastaneye gideceklerini bildiği için arabayı onlara bırakıp öyle gitmişti birliğe. Şimdi de Elif sürüyordu arabayı. Melek hanım önde Yiğit ve Ayşe arkada oturuyordu. Alican da Ayşe'nin kucağında.

"İnşallah kabul ederler bizi."

"İnşallah Melek teyzem. Görmesek bile yanında olduğumuzu hissetsin yeter. Kim bilir nasıl acılar çekti. Yanlız hissetmesin."

"Doğru diyorsun kızım. Yavrucak neler yaşanmıştır."

Konuşa konuşa gelmişlerdi hastaneye. Yiğit'e yardımcı olmuşlar önce onu doktorun yanına götürmüşlerdi. Yaraların oldukça iyileştiğini söyleyen doktor ile bir oh çekip Hülya'nın odasını öğrenip oraya yöneldiler.

Kapıda bekleyen polisi görünce kendilerini tanıttılar.

"Merhaba ben üsteğmen Yiğit. İçeri girmemizde bir sorun var mı acaba. Ziyaret için gelmiştik."

"Merhaba üsteğmen. Ziyaretçi kabul etmiyoruz. Kusura bakmayın."

"Memur bey anlıyorum ama en azından hanımlar girse ben beklerim kapıda olur mu?"

"Başkanı aramam lazım. Acil bir iş çıkınca ayrıldı buradan kimseyi alma diye tembihledi. Emir kuluyum bende üsteğmenim."

"Haklısın sen kardeşim. İşini yapıyorsun. Alma herkesi de içeri zaten. Sadece başkana Hamza komutanın timinden olduğumu ve hanımların komutanımın ailesi olduğunu söylersen izin verir diye düşünüyorum."

Polis memuru telefonda kısa bir konuşma yapmış Hamza adını duyunca hemen izin vermişti.

"Buyrun üsteğmenim kusura bakmayın."

"Estağfurullah sağolasın."

Hanımlar gelen izin ile önden girmiş arkadan da Yiğit ilerlemişti. Melek hanım en öndeydi.

Hülya kapıdaki sesleri duyuyordu. Hamza adını duyunca rahatladı. İçeri giren bedenleri görünce kalkmaya çalışmıştı ama Melek hanım hemen müdahale etti.

"Kalkma kızım kalkma dinlen sen. Selamın aleyküm. Müsade var mı oturmaya?"

"Estağfurullah teyzecim. Buyrun. Hoşgeldiniz." İçeri giren bedenlerde göz gezdirdi kısaca. Yiğit'te ise hiç oyalanmadı gözleri. Ama Yiğit tan tersi hiç ayırmıyordu gözlerini kızdan. Bu nasıl bir güzellikti böyle.

"Merhaba Hülya. Ben Ayşe." Melek hanımı göstererek "Melek teyzem. Kendisi Hamza yüzbaşının annesi. Elif ise kız kardeşi bu yakışıklı da oğlu." Sonra ağabeyini göstererek "Ağabeyim Yiğit. Çok geçmiş olsun öncellikle. Eğer kendini iyi hissetmiyorsan sonra gelelim."

Tebessüm etti Hülya. "Olur mu öyle şey. Oturun lütfen. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Hamza komutanın ailesi benimde ailem artık." Melek hanıma döndü. "Allah sizden razı olsun. Hamza yüzbaşı kurtardı beni. Ne güzel evlat yetiştirmişsiniz."

Gözleri doldu Melek hanımın. Gurur duyuyordu oğlu ile. "Kurtaracak elbet. Allah razı olsun yavrumdan. Kızım biz de artık bir ailen daha var diye geldik. Nasılsın iyi misin?"

"Teşekkür ederim teyzecim. İyiyim çok şükür."

"Maşallah sana..." Konuşmalar devam ederken Yiğit duvara yaslanmış hâlâ Hülya'yı izliyordu. Birden sesler kesinlince ve Hülya'nın çekinerek kendisine baktığını görünce odada göz gezdirdi. Herkes kendisine bakıyordu. Melek hanım gülmemek için direnirken Elif ve Ayşe açık açık sırıtıyordu. Hele Ayşe'nin zihninden geçenleri duysalar daha çok gülerlerdi.

"Abicim. Sana sesleniyoruz."

"Efendim abim dalmışım."

"Onu fark ettik abicim." Kıkırdamalar yükseldi odada. Hülya'nın yüzüne ateş basmıştı. Niye öyle bakıyordu ki adam kendisine. Yaşadıklarını biliyordu muhtemelen. Ondan mı böyle bakıyordu kendisine. Acıyor muydu acaba. Kesin öyle diye düşündü. Düşen modu ile eğdi kafasını. Yiğit boğazını temizleyerek Hülya'ya baktı yine. Düşen yüz ile canı sıkılmıştı. Ayşe'ye döndü tekrardan.

ALİCAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin